Bölüm 10 / İlk Ziyaretçi

13K 601 26
                                    

Şu dünyada taşınmak kadar zor bir şey yok bence. Yani toplan, yola çık, yeni eve gidince tekrar yerleş falan. Çok zor gerçekten. Özellikle benim gibi bir öğrenci için.

Derin bir nefes alarak saçlarımı topuz yaptım ve ellerimi belime koyarak salona baktım. Eşyalarımı taşıyalı dört gün olmuştu ve ben daha yeni geliyordum. Ciddi anlamda çok işim vardı.

Bir yerden başlamak gerek diye kutuları açmaya başladım. Birkaç bardak, birkaç tabak, çatal bıçak ve daha bir sürü ıvır zıvır. Öğrenci evi olduğu için çok eşyam yoktu. Oda takımımı getirtmiştim, bunun dışında salona iki koltuk ve televizyon almıştım. Tabii annemlerden aldığım 'borç' parayla.

Önce mutfağı düzenlemeye karar vererek açtığım kutuları mufağa taşıdım. İçindekileri dikkatle çıkarıp raflara yerleştirirken gözlerim sürekli hareket hâlindeydi. Yanımda emlakçı kadın varken cinayet evinde durmak bana çok havalı ve tehlikeli gibi görünmüştü. Ama bu düşüncem evde yalnız kaldığım an toz olup uçmuştu. Çünkü nedense sürekli izlendiğimi hissediyordum ve utanç verici ama açıkçası korkuyordum.

Banyo tarafına bakmamaya çalışsam da olmuyordu. Gözüm sürekli kapalı kapıya takılıyor, cinayetin nasıl işlendiğini kafamda şekillendirmeye çalışıyordum. Kanlar, çığlıklar. Beynimin içi bunlarla doluydu.

Kapı aniden çalmaya başladığında irkilerek elimdeki bardağı düşürdüğümde ortada bardağın kırılmadığını belirten tok bir ses çıktı. Nefes nefese bir süre yerdeki bardağa bakmaya devam ettim. Kapı hâlâ çalmaya devam ediyordu ve ben hipnotize olmuş gibi yere bakmakla meşguldüm.

Nihayet aklım başıma geldiğinde aceleyle kapıya koştum ve hızla açtım. Neden kim o demediğimi bilmiyordum ama gelen kişiyi görünce buna binlerce kez pişman oldum.

"Rade," dedim şaşkın bir sesle. "Burada ne arıyorsun?"

Aklıma ilk gelen şey geçen gün gördüğüm rüyaydı. Zihnimdeki görüntüleri hızla yok ettim ve içimden Rade'e bakarken rüyamı düşünmemeye yemin ettim.

Üzerinde rahat bir polarla kot pantolon vardı. Ellerini ceplerine sokmuştu ve her zamanki ciddi halinden eser yoktu.

"Sadece sana bakmaya geldim," dedi lafı dolandırmadan. "Küçük kızların tek başına yaşamalarına karşıyım da."

"Taşındığımı nereden biliyorsun?" dedim ona şüpheyle bakarak. Kapıyı biraz kendime doğru çekerek içeriyi görmesini engelledim. "Sapık mısın sen? Saat kaç oldu."

"Yardım edebilirim belki," diye mırıldanırken gözleri dalgın bir şekilde başımın üstüne sabitlendi. "Görünen o ki televizyonu yapamamışsın."

Kaşlarım hızla çatılırken iyiden iyiye tırsmaya başladım. "Hayır yaptım. Hatta..." Omzumun üzerinden içeriye baktığımda televizyonun yan dönmüş bir şekilde açılmayı beklediğini gördüm. 

AMA BEN BU TELEVİZYONU KURDUĞUMA EMİNDİM.

Tekrar Rade'e döndüğümde gözlerim korkumu gizlemeye çalışarak kısıldı.

"Büyücü falan mısın sen? Ben o televizyonu kurmuştum!"

"Belli ki hayal görmüşsün," dedikten sonra beni içeri ittirdi ve kendi de girerek kapıyı kapattı. Ne hakla evime giriyordu?

"Evimden def ol," dedim sinirle. "Çabuk git buradan. Polis çağırırım!"

"Hattın kapandı," dedi sakin bir sesle. Cebimden telefonumu çıkardığımda gerçekten şebekenin olmadığını gördüm.

"Lanet olsun burada neler oluyor?" dedim öfkeyle dişlerimi sıkarak. Duruşunu bozmadan televizyona yürüdü ve yere oturarak paketi açmaya başladı. Onun bu tavırları beni deli ediyordu.

KuralDonde viven las historias. Descúbrelo ahora