Bölüm 29 / Yirmi Yıl

8.1K 531 42
                                    

Yirmi yıl sonra 

Heyecandan ellerim titriyordu. Çünkü Rade beni ordusuna tanıtacaktı. Yirmi yıl boyunca bunun için uğraşmıştı ve en nihayetinde bende neler yaptığını görebilecektim. Aradan geçen yıllar ne beni ne de Rade'i etkilemişti. Çoğu okul arkadaşım emekli olmuştu ve ölenler bile vardı. Bense hâlâ aynı güzelliğimi koruyordum. Durumumu anlamasınlar diye hepsiyle görüşmeyi uzun süre önce bırakmıştım.

Jamie ölmüştü. Evet ölmüştü. Ama bunu bilerek planlamıştık. Eğer ölmeseydi yaşlanacaktı ve biz bunu istememiştik. Uriel onu kendi elleriyle öldürmüştü. Ancak daha sonra Jamie geri gelmişti. Bir melek olarak. Tabii bunu nasıl yaptıklarını bana anlatmamakta kararlıydılar.

"Anne."

Doğru ya. Artık bir de çocuğa sahiptik. Gülümseyerek arkamı döndüğümde kızım Cassie bana doğru geliyordu. Onu evlatlık almıştık. On yedi yıl önce onu bir ara sokakta bulduğumuzda sadece bir bebekti. Onu öz çocuğumuz gibi seviyorduk. Ayrıca üvey olduğunu bilmesine rağmen bunu hiç dert etmiyor gibiydi.

Aslında tuhaf bir şekilde bana benziyordu. Saçları sarı olmasına rağmen birkaç yıl önce kızıla boyatmıştı. Bana benziyordu. Çok güzeldi. Eğer yaşlı olsaydım onu deli gibi kıskanacağıma emindim.

"Cassandra." Gülümseyerek ellerimi ona uzattığımda o gülümsemedi. Her zamanki soğuk bakışlarıyla yanıma gelerek ellerimi tuttu. Hiçbir zaman sıcakkanlı olmamıştı. Sevgisini içinde yaşadığını biliyordum. Nedensizce soğuk maskesini takıyordu.

"Babam nerede?" diye sorarken ellerimi alarak yanaklarına bastırdı. Başımı yana eğerek ela gözlerine baktım.

"Hazırlık yapıyor. Takdimim için."

Daha çok somurttu. Rade onu askerlerinden uzak tutuyordu. Cassie bu yüzden beni kıskanmış olmalıydı.

"Bu anne kız numaralarından bıktım artık." Michael'ın derin sesi önce ortamda yankılandı. Ardından beyaz bir ışık topunun içinden süzülerek çıktı. Işığı benim gözlerimi alıyordu ama Cassie bundan etkilenmiyor gibiydi. Doğruca ona bakıyordu. Michael Cassandra geldiğinden beri daha çok ziyaret eder olmuştu ve gün geçtikçe ziyaretleri artıyordu. Gözlerimin kamaştığını gördüğünde ışığı biraz azalır gibi oldu. Cassie'nin kolunu tutarak kendime çektim.

"Yine ne istiyorsun?" Sorum onu bıkkın bir nefes vermeye yöneltmişti.

"Lucifer'ın oyununu yirmi yıldır oynuyorum," dedi başını iki yana sallayarak. "Artık ortaya çıkmalı. Yoksa korkak olduğunu düşünmeye başlayacağım."

"Asıl korkak sensin." Cassandra elimden kurtularak ileri doğru atıldı. "Onu görmek istiyorsun çünkü taktiğini değiştireceksin. Babamı yenemeyeceğini biliyorsun."

"Senin sesin fazla çıkmaya başladı Cassie," diyerek uyardı onu Michael. Tekrar Cassandra'nın kolunu tutarak onu kendime çektim ama bu sefer yaklaşan Michael olmuştu. O ultrasüper gücü ya da adı her neyse, onun yardımıyla Cassie'yi benden ayırarak havaya kaldırdı. Onların yüzyüze gelmelerinden hoşlanmıyordum. Cassie'nin ayak bileğinden tutarak onu aşağı çekmeyi denedim ama işe yaramadı.

"Öyleyse ne olmuş?" Kahrolası kız aynı benim gibi davranıyordu! "Ne yapabilirsin ki? Kılıma dokunsan Lucifer seni yok eder."

Onu öz kızımız gibi sevdiğimiz doğruydu ama onun bu egosu ve özgüveni birgün başına bela açacaktı. Daima Michael ile böyle konuşuyordu ve bu işleri dahada zorlaştırıyordu.

Gözlerimi irileştirerek ikisini izlemeye devam ettim. Michael işaret parmağını Cassie'nin çenesine koyarak o nefret ettiğim uyaran ses tonuyla konuşmaya başladı. "Babacığın karşıma çıkabilecek kadar cesur olduğunda bunu tekrar konuşuruz."

"Karım ve kızımla neden bu kadar ilgileniyorsun Mikey?"

Cassie ve ben hızla sesin geldiği yöne baktık. Michael'ın tam arkasındaydı. Rade. Ama Michael onunla ilgilenmek yerine Cassie'ye bakmaya devam ediyordu.

Kollarımı kendime dolayarak bir adım geriye attığımda Rade tek koluyla beni sardı. Ne zaman arkama geldiğini bilmiyordum. Zaten Michael Cassie'ye bir şey yapacak diye gözlerimi ikisinden ayıramıyordum. Kendimi Rade'e yaslayarak bir şey yapmasını bekledim ama tepkisizliğini sürdürdü.

"Geldin demek." Michael nihayet Cassie'yi bıraktığında ikisi birlikte yere indiler. Artık başmeleğin ilgisi tamamen bizeydi. Rade'in arkamda gerildiğini hissettim.

"Eve geç Cassie," dedi o emir veren ses tonuyla. Cassie itiraz eder gibi bir ses çıkardığında Rade'in sesi daha da sertleşti. "Eve girip kapıyı kilitle Cassandra."

"Kapıya kilit vurabilirsin," dedi Michael büyüleyici bir gülümsemeyle. "Ama kalbine asla."

Ne demek istediğini anlamamıştım. Kim kalbine kilit vuracaktı? Cassandra mı? Hayatında tek bir erkekle bile çıkmamış buzdan kalpli Cassie mi yani? Hah. Bir kalbi olsaydı bunu mantıklı bulabilirdim.

Ellerimle karnımdaki sert kolları tuttum. Rade, beni rahatlatmak istercesine başımın tepesini öptükten sonra kulağıma eğildi. "Sende içeri geç."

İtiraz edercesine başımı iki yana salladım. Michael dikkatle bizi izlerken rahat olmam imkansızdı. "İstemiyorum," dedim kendimi Rade'e yaslayarak. "Beni orduya ne zaman tanıtacaksın?" Michael'ın inadına yapıyordum ama işe yaramıyor gibiydi. Sinirlenmenin aksine oldukça rahat bir tavırla bizi izliyordu. Düşüncelerimi okumuş olmalıydı ki kaşlarını kaldırarak bana baktı.

"Beni kışkırtma," dedi uyarırcasına. Bu Rade'i sinirlendirmişti.

"Sende beni," diyerek benim yerime kızgın bir cevap verdi. İkisinin yoğun güçlerinin arasında kalmıştım ve her geçen saniye ortamdaki gerilim artıyordu. Başıma hafif bir ağrı girince Rade'in kollarından çıkarak bir kaç adım uzaklaştım. 

"Ben içeri gidiyorum," dedim Rade'e bakarak. Cevabını beklemeden arkamı dönüp yürüdüm ama ikisininde bakışlarını sırtımda hissediyordum. Eve girer girmez kapıyı arkamdan kapatıp kilitledim. Rade şu 'bir şeylerden' oluşan ordusunu gizlemeye devam ediyordu ama Michael zaten Rade'in planlarını biliyordu.

İkisinin kafasında neler döndüğünü merak ediyordum. Ve içimden bir ses Michael'ın göründüğünden fazlası olduğunu söylüyordu.

Yorumlarınızı esirgemeyin lütfeen. Sonraki bölüm büyük ihtimalle finall :D

KuralWhere stories live. Discover now