Bölüm 28 / Korkak

8.3K 574 44
                                    

Uriel, ben, Rade ve Jamie birer bardak şarap içmek için terasa çıktık. Yeniden Lilith olmak istemiyordum. Rade'le birlikte dünyada huzurlu bir yaşam sürebilirdik. Çocuklarımız olur, köpek besleyebilirdik. Ah cidden güzel olurdu.

Birden Jamie hariç herkesin sustuğunu görünce durdum. Rade ve Uriel, ellerinde şarap bardaklarıyla bana bakıyorlardı.

"Sen ciddi misin?" İlk konuşan Uriel olmuştu. Jamie, onun sesiyle birlikte sustu. Doğru ya. Düşüncelerimi okuyabiliyorlardı. Bakışlarımı Rade'e çevirdiğimde anlaşılamaz şekilde beni izliyordu.

"İstediğin hayat bu mu?" diye sordu düşünceli bir sesle. "Her şeyden uzakta mutlu bir hayat mı istiyorsun?"

Öyle istiyordum. Ama bu onu neden endişelendirmişti? Düşüncelerimi durdurmayı denedim ama olmuyordu. Özel hayatım bitmişti. Somurtarak bardağımı diktikten sonra gidip tırabzanlara oturdum.

Havanın değiştiğini anlamak benim için çok kolaydı. Bir saniye sonra Michael, bütün ihtişamıyla gözlerimin önündeydi.

Bedeninden çıkan insanüstü beyaz ışık fazla parlaktı. Kilometreler ötedeki birinin onu görebileceğine emindim. Elimi kendime siper ederek yüzüne bakmaya çalıştığımda ışığı biraz olsun söndü.

Sağ tarafımdan bir iç çekiş duydum. Ardından bir şeyin yere düşme sesi. Ama gözlerimi Michael'dan alamıyordum. Ona olan nefretim öyle büyüktü ki.

Uriel'in hızla hareket etmesiyle Jamie'nin bayıldığını anladım ama yinede dönüp bakmadım. Jamie, Uriel tarafından odasına gönderildikten sonra gerildim. Artık yalnızca melekler ve ben kalmıştık. Aralarındaki tek insandım ve hiç şüphesiz Michael sadece düşünerek bile beni yok edebilirdi. Tabii Rade olmasaydı.

"Başardın," dedi duygusuz bir sesle, bana bakarak. Gümüş rengi uzun saçları ve soğuk mavi gözleri beni ürkütüyordu. Üzerinde kıyafetten eser yoktu ve bu yüzden aşağılara inmek istemiyordum. Tıpkı Solyn'in yapacağını gibi başımı dikleştirdim. Gözlerine inatçı bir şekilde baktım.

"Azim," dedim sadece. Gözleri beni süzdü, ardından bir nefes verdi. 

"Hayır. Aptallık." Bana son kez keskin bir bakış attıktan sonra başını Lucifer ve Uriel'e çevirdi. "Beni sırtımdan bıçakladın," derken Uriel'le konuştuğunu anlamıştım. Uriel ise alaycı bir ses çıkararak bardağı kafasına dikti. Boş bardağı rastgele bir yere fırlatsa da camın kırılma sesini duymadım.

"Biliyordun," dedi alaycı bir gülüşle. Jamie burada olsaydı bu gülüş için ölebilirdi. Ancak Uriel'in konuşması daha fazla uzamadı. Michael bu sefer donuk bakışlarını Lucifer'a çevirdi. Acaba hayatında hiç gülmüş müydü? Merak ediyordum. Birden onun nasıl güldüğünü merak ettim.

"Kafasını karıştırmayı kes." Bu tıslamaya benzer ses Rade'e aitti. Gözlerinin etrafı hafifçe kızarmıştı. Doğrudan Michael'a bakıyordu. Anlamadığım şekilde Michael omuz silkti.

"Ben bir şey yapmıyorum. Kendi düşüncesi."

Kahretsin. Düşüncelerimi kontrol altında tutmam gerekiyordu. Rade'le göz göze gelince kızararak başımı eğdim. Bana bunu sonra konuşacağız der gibi baktı. Ardından tekrar Michael'a döndü. Bu sefer konuşurken sesi çok daha düzdü. Sanki bir duvarla konuşuyor gibiyidi. "Üzerine bir şey giy. Burası benim dünyam," derken içimden ses onun olanın sadece dünya olmadığını söylüyordu. Onun sözleri üzerine Michael elini çenesine götürerek bana döndü. Soğuk mavi gözleri bıçak gibiydi. Başını düşünceli bir şekilde yana eğdikten sonra iç çekti. 

"Ne kadar çabuk sahiplenmişsin," diye mırıldandı bana bakmaya devam ederek, ama Rade'le konuşuyordu. "Hem dünyayı. Hem bu insanı."

Kollarımı kendime dolayarak bir adım geri gittim. Rade yanımda belirmişti. Kolunu belime dolayarak beni hızla kendine yapıştırdığında kendimi şaşırmaktan alamadım.

"Ondan uzak dur Mikey," dedi tehlikeli bir sesle. "Artık bizi rahat bırak."

"Siz rahat durmuyorsunuz ki," dedi masum bir şekilde kaşlarını kaldırarak. Çenesindeki elini bu sefer bana yöneltti ancak bu seferde önümde Uriel belirdi. Yanımda Rade önümde Uriel varken nefes almam gerçekten zordu. Ayrıca kendimi dışlanmış hissetmiştim. Sanırım Rade düşüncelerimi okumuştu çünkü eli güven verici bir şekilde belimi okşuyordu.

"Adam ve Eva'yı başımıza salmakla hata yaptın." Evet konuşan bendim. Artık bir şeyler söylemem gerekiyordu çünkü. Hem cesur Solyn'e ne olmuştu? Rade'in kollarından ayrılıp Uriel'i ittirdim ve hem Lilith hem Solyn'in yapacağı bir şeyi yaptım. Dimdik, Michael'ın tam önünde durdum. Benden bir kafa boyu uzun olması işime gelmiyordu.

Kollarını göğsünün üzerinde kavuşturarak bana tepeden bir bakış attı. "Lucifer sana fazla yüz veriyor," dedi. "Değersiz bir insan için cennetten bile kovuldu."

Kendimi suçlamamı istiyordu ama ben tuzağına düşmeyecektim. "Ona tecavüz etmedim," dedim gayet sıradan bir sesle. "Kendi seçimiydi. Bu yüzden kendimi suçlamıyorum."

Bana bir süre baktıktan sonra bıkkın bir nefes verdi. Ardından başımın tepesinden Rade'e baktı. "Hâlâ karşı çıkmaya devam ediyorsunuz," dedi başını iki yana sallayarak. "Sizi bu sefer nasıl cezalandırmalıyım? Bu sefer Uriel de dahil olacak gibi."

Uriel beni kolumdan tutup geriye çekti. Ardından az önceki yerime geçti. "Neden bizi rahat bırakmayı denemiyorsun?"

Michael'ın gözleri hepimizi sırayla gezdikten sonra Rade'in üzerinde durdu. "Öfkeli bir iblisi başı boş bırakamam."

Yani istediği Rade'di. Onu kontrol altında tutmak istiyordu. Ondan korkuyordu. 

Başmelek Michael, düşmüş bir melekten korkuyordu

Yorumlarınızı esirgemeyin lütfeeen. :D

KuralWhere stories live. Discover now