Bölüm 13 / Aranıyor

11.7K 600 44
                                    

"Sakinleş," dedim yanımda kazık yutmuş gibi oturan Jamie'nin elini okşayarak. "Her şey güzel olacak."

Mavi saçlarını düzleştirmişti ve çok güzel görünüyordu. O kadar gergin ve korku doluydu ki bu gece eğlenmesi için çok uğraşmam gerekecekti.

"Ben hâlâ Uriel'e haber vermeliyiz diye düşünüyorum," dedi yutkunarak. "Tanrım Solyn sana bir şey söylemem gerek."

Elimi kaldırarak onu susturdum ve heyecanla yerimde kıpırdandım. "İşte geldik."

Taksiye parasını ödedikten sonra hızla kapıyı açarak kendimi California'nın hafif serin havasına bıraktım. 

"Emin değilim," dedi korkuyla taksiden inerken. Kapıyı hızla kapattım ve lastiklerin asfaltta çıkardıkları sesi dinledim. Etraf egzoz kokmuştu. 

"Rahatla biraz," dedim sırıtarak. Koluna girerek onu serin ve bir o kadar da kalabalık caddede sürüklemeye başladım. Bu gece canım kötü kızı oynamak istiyordu. Ve ben bunu yapacaktım.

En kalabalık ve ışıklı görünen bara girdiğimizde içerinin dışarısı kadar güzel olmadığını anladım. Kulaklarımı sağır edecek kadar yüksek seste bir tekno müzik çalıyordu ve gürültüden nefret ettiğim açık bir gerçekti. Jamie'yi sürükleyerek en sakin köşeyi bulma umuduyla ilerlemeye başladım ama insanların arasından geçmek çok zordu. Her yer ter, sigara ve parfüm kokuyordu ve benim midem çoktan bulanmaya başlamıştı.

"Sana gelmeyelim demiştim!" diye bağırdı Jamie. Boş olan tek yerin bar ve çevresi olduğunu gördüğümde yenilmişlik duygusuyla inledim.

"Bu bir şaka olmalı," dedim benim bile duyamadığım bir sesle. Ancak yapabileceğim bir şey yoktu çünkü ayakta dikilmeyi istemiyordum. Yılmadım, bıkmadım, pes etmedim. Ve nihayet o iki kişilik minik taburelere ulaşabildim.

"Ne içelim?" Jamie'nin kulağına eğilerek bağırdığımda yüzünü buruşturdu.

"Kola var mıdır?" Ona gözlerimi irileştirerek baktığımda yutkundu. "Tamam tamam. Ben bir bira alacağım."

Minik el çantamı ellerimin arasında sıkarak barmene döndüm. "Bir bira bir viski," diye bağırdım duymasını umduğum bir sesle. Adam dövmeleri olan, saçları kazılı, karizmatik bir siyahiydi. Bardakları kurulayan elleri durdu. Kahverengi gözleri ilk önce bana, sonra Jamie'ye baktı.

"Viskiyi hanginiz içiyor?" diye bağırdı üzerime eğilerek. İşaret parmağımla kendimi göstererek sırıttım. 

"Ben. Sırada ne var? Kimliklerimizi mi isteyeceksin?" 

Somurtarak geri çekildi ve pratik hareketlerle içkilerimizi doldurdu. Parayı ödedikten sonra bira dolu kupayı Jamie'ye ittirdim ve içmesini bekledim ama o sadece bardağı ellerinin arasına almakla yetindi.

"İçsene," diye onu cesaretlendirmeye çalıştım ama karşılığında aldığım tek şey gergin bir gülümsemeydi.

"Tuvalete gitmem gerek," diye bağırdı yerinden kalkmaya yeltenirken. Elimle kolunu tutarak durdurdum ve çantasını elinden aldım. Uriel'i arayacağından adım gibi emin olduğum için telefonunu aldıktan sonra tekrar çantayı eline tutuşturdum.

"Bu bende kalıyor!" diye bağırdım telefonu elimde sallayarak. Önce telefona, ardından bana baktı. Gözleri irileşmişti. Ağzını açarak itiraz edecek gibi oldu ama kaşlarımı çattığını görünce vazgeçti. Tıpış tıpış tuvalete gitti. 

KİMİNLE OYNADIĞININ FARKINDA DEĞİLSİN KIZIM.

Zar zor tuvalete gidişini izlerken ona gururla baktım. Çok güzel görünüyordu. Benim sayemde.

KuralWhere stories live. Discover now