Bölüm 36

41K 2.3K 193
                                    

Medya;Azra Aladağ tasviri
Bölüm müziği;Aerosmith - Dream On

Herkese yeniden merhaba yeni bölümle karşınızdayım:) Fazla bekletmeden size yeni bölümü yazmak istedim. Bu bölüm size bir sürprizim var, bu bölüm ilk defa Atlas'tan yazdım umarım beğenirsiniz. Lütfen beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Alt köşedeki o tatlı yıldıza da basmayı unutmayın lütfen:)
Lafı daha fazla uzatmadan sizleri yeni bölüme alıyor ve keyifli okumalar diliyorum:)

*****

Atlas Aladağ;

"Atlas Bey Poyraz Demirci aradı, çok önemliymiş."

Poyraz Demirci adının geçmesiyle çatılan kaşlarım o herifin şuan Azra'mın yanında olduğu düşüncesiyle daha da çatılmış, içimdeki öfkenin yakıcı boyutlara ulaşmasını sağlamıştı.

Sevinç'in elinde tuttuğu telefonumu vermesi için bir el hareketi yapmış ve kısa sürede telefonum elimdeki yerini almıştı. Şuan içinde bulunduğum toplantı ve beni bekleyen insanlar zerre umrumda değil, tüm irademde hissettiğim kıskançlık tek gerçeğimdi.

Karşımdaki meraklı bakışlara aldırmadan telefonumda Poyraz Demirci yazılı isme tıklamış ve arama tuşuna basmıştım.

'Atlas sakin ol o pezevengi öldürmeyeceksin. Öldürmek istiyorsun ama bu doğru değil. En azından Denizkızı'mı üzeceği gerçeği için doğru değil.'

Azra'mın bu pezevenge değer vermesi fikri beni deli ediyordu. İçimde uyuyan canavarı canlanması için dürtüklüyordu.

Düşüncelerimin arasından telefonu açan ve kulağıma dolan telaşlı bir Poyraz pezevengi sesi beni şaşırtmıştı.

"Atlas, Azra düştü. Baban ona... Bak ben şuan onu en yakın hastaneye götürüyorum, o hiç iyi değil."

Duyduğum cümleler felaketim olup zihnimi yakarken kendimde olmadığımı hissediyordum. Şuan ruhum bedenimden ayrılmış, yerini sadece mekanik hareket eden bir robota bırakmıştı. Uğuldayan zihnimle etrafımdaki endişeli gözlerin arasında güç bela sendeleyerek ayağa kalkmış, Poyraz'ın bölük pörçük anladığım cümlelerinden söylediği hastaneye doğru gitmek üzere ilerlemeye başlamıştım.

Etrafımdaki şaşkın bakışlara ve bana yöneltilen sorulara aldırmıyor aynı mekanik hareketlerle dışarı doğru ilerliyordum. Koştuğum merdivenler mekanik hızımı biraz olsun engellese de şuan hiçbir gücün, hiçbir insanın önüme çıkıp beni durdurmasına imkanı dahi yoktu.

Nasıl geldiğimi bilmediğim bir sürede arabama gelmiş, yoğun İstanbul trafiğinde zikzaklar çizerek ilerlemeye başlamıştım. Hız sınırlarını çoktan aştığımı biliyordum, fakat hiçbir hız şuanda benim erişmek istediğim hızın dozuna yetişemiyordu.

Hastane sınırlarına erişmem ve arabayı alelade bırakıp kapısını bile kapatmadan fırlamam hızla içeri doğru yol almamla sonuçlanmıştı. Tarif edilen kat ve odanın önüne çıkarken sanırım beynim kafamın içinde patlayacaktı, bilincimi de beraberinde yitirecektim.

Holde kimisi ayakta kimisi koltukta bekleyen Azra'nın babasının ailesi, annesinin ailesi, Derin, Poyraz ve son olarak babamın üstünde ruhsuz bakışlarımı gezdirdim. Herkesin suratındaki endişeli ifade benim korkularımı gün yüzüne çıkarıyor, Azra'mı Deniz'imi düşünmeden yapamıyordum. Uğuldayan beynimin kafatasımın içindeki varlığını avuç içlerimle kavrayıp sıkarken Poyraz'ın ilk anda dediği cümleler aklıma gelmişti.

'Atlas, Azra düştü. Baban ona...'

'Baban ona...'

'Baban ona...'

Denizkızı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now