Cennet Beyazı - Bölüm On

290 75 45
                                    


Vücudundan kopup gelen her şey geçmişini simgeliyordu adeta: kirli ve bilinmez!

BÖLÜM ON



Küçük sarı kâğıdı telefonun altına koyup yatak odasından çıktığında gözüne yeniden aynı kanlı sahne ilişti.

"Ne oldu burada! Allah'ım, neden hiçbir şey hatırlamıyorum."

Beynindeki sonsuz boşluğu doldurmaya çalışırken gözüne diğer ayrıntılar takıldı. Tüm perdeler kapalı, her yer darmadağındı. Üstelik odalarda ölüm ve yaşam arası bir koku vardı. Bunu nasıl oluyor da şimdi fark ediyordu? Burnunu eliyle kapatıp çevresini dikkatle incelemeye devam etti. Belediyeyi arayıp kendini ihbar etmeyi düşündü, sonra gülmeye başladı bir kez daha.

Duygularındaki dalgalanma devam ediyordu. Enkazın içinde hırçın renkli bir çiçek yükseliyordu, gülüyordu, çürümeye yüz tutmuş bu evin içinde her şeye rağmen mutlu olduğunu hissediyordu.

Günün kalan kısmını temizliğe ayırmaya karar verdi. Akşamın ilk saatleriydi, bu sayede mesaj süresini de uzatabilirdi. Ayağının sargılarını özenle çıkarmaya başladı. Tenine yapışan bezleri yavaş yavaş asılıyor, derisinin yolunduğunu hissediyordu. Kurumuş kanlı bezlerden kurtulunca uzun uzun baktı ayaklarına, vücudundan kopup gelen her şey geçmişini simgeliyordu adeta: kirli ve bilinmez! Başındaki bandajı da çıkarttı yavaşça ve sabahki pansumanına göre çok daha dikkatli bir şekilde yeniden sardı yaralarını. Beynini etobur karıncalar hızla kemirircesine acı duyuyordu alnındaki yaradan. Dişlerini sıktı ve ayağa kalktı. Evine zabıtlar baskın yapmadan temizliğe başlaması gerekiyordu. Mutluydu üstelik, mutluyken acının hükmü olmazdı!

Saatler ilerledikçe kapının önüne bıraktığı çöp torbası artıyordu. Kan izlerini sildi, cam kırıklarını toparladı, bulaşıkları yıkadı; elindeki deterjana üfleyerek şeffaf balonlar oluşturdu. Yıktığı masayı kaldırdı, yerleri paspas ile temizledi, eski yemekleri attı. Bir izohips haritasını andıran kirli camlarını sildi(!)

Camların silinmiş haliyle eski hali arasında pek bir fark olmasa da saat 22'ye gelirken ev büyük ölçüde temizlenmişti. En azından artık içinde bir insanın yaşayabileceği bir mahiyete bürünmüştü. Son olarak, vestiyerin üzerinde duran, ne zaman aldığını bilmediği oda spreyini alıp her yere bolca sıktı. Artık temizliği bitirmişti, mutlu ailenin yaşadığı bir evin oturma odası gibi kokuyordu Can.

Sıra kendinin temizliğine gelmişti fakat artık daha fazla bekleyemiyordu. Sürekli gidip telefonu eline alıp bırakmaktan sıkılmıştı. Kalbinin bilinmezinde karar çoktan verilmişti ve boşuna direniyordu. Mesajı banyoya girmeden mi yoksa çıktıktan sonra mı göndereceğine karar vermesi gerekiyordu sadece.

Veremedi.

Yüreğindeki kıpırtı ikilemde kalmasına neden oluyordu. Saçma totemler yapmaya başladı; nefesini bir dakikadan fazla tutarsa mesajı şimdi göndereceğine dair iddiaya girdi kendiyle. Derin bir nefesi hapsetti içine ve saymaya başladı, artık seviyordu rakamları ne de olsa!

1 – 2 – 3...

...

20 – 22 – 23...

...

50 – 51 – 52 – 53 –

Elli dört saniye tutabildi nefesini.

"Salak! Otuz saniye desen ne olurdu sanki? Ne güzel gönderecektim mesajı.

Saymıyoruz bunu, hile yaptım!"

Mesajı gönderebilmek için kendisiyle tartışıyordu, dahası kendini kandırıyordu. Ara ara gülmeye devam ediyordu içinde bulunduğu ruh haline ama kendine karşı bir iddia kazanmaya da niyetliydi. Bu kez de yazı - tura yapmaya karar verdi.

Turayı seçti ve parayı havaya attı:

- Yazı!

"Olmaz, daha yükseğe atmalıydım, bunu da saymıyoruz."

Bir kez daha turayı seçip havaya attı parayı:

- Tura!

Toteminin sonunda tutmasıyla birlikte hemen telefonuna sarıldı. Yaklaşık yarım saat boyunca bir şeyler yazdı, kelimeler birbirini yok ediyordu. Birkaç cümle bir araya gelecek olsa, hemen utangaç paragrafların ardına saklanıyor ve yok oluyordu.

Aradan geçen yeni dakikalar sonunda ortaya tek cümlelik bir mesaj çıkmıştı:

"Banka hesap bilgilerinin telefon numarası şeklinde olduğunu bilmiyordum doktor hanımefendi!"

***



Pek de iyi olmayan sesiyle, yüksek tonda şarkılar söyleyerek banyoya yönelirken aklı gelecek cevaptaydı şimdiden.

Ayağındaki ve alnındaki bandajları bir kez daha çıkarttı. Bir kez daha yolundu derisi...

Acaba nasıl bir cevap verecekti Arzu, uzun mu yoksa kısa mı?

Sıradan mı yoksa özenerek mi?

Elbiselerini de çıkarttı.

Banyodaki keskin deterjan kokuları çıplak bedenine sarıldı...

Bölüm Sonu

Bölümü Dinlemek İçin: https://www.youtube.com/watch?v=htZTWbE_-Ic

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıWhere stories live. Discover now