#30 - Wellbeck

256 34 143
                                    


Benim en sevdiğim bölümlerden birisi bu. Upuzun bir bölüm sizi bekliyor. Önceki bölümde isimlerinizi sormuştum, oradan isminizi öğrenip isminizle hitap edeceğim hepinize, bu çok güzel. Satır aralarında görüşürüz Can'lar. 


---




Gerçekler... Tam karşımızda ama göremiyoruz!



BÖLÜM OTUZ - WELLBECK



           Bir yandan oğlundan gizlenmenin sancısını çeken, bir yandan da ne yaptıysa öğrenemediği Can'ın düşmanlarıyla, can düşmanlarıyla, uğraşan Cemil için nihayet rahat bir nefes alma zamanı gelmişti.

Sonunda Wellbeck gelecek ve son perde de kapanacaktı! En kısa sürede geleceğim dedikten sonra defalarca kez telefonla görüşmüşlerdi ve tam dört hafta daha geçmişti, ne kadar da 'en kısa' süreydi!

Sabiha Gökçen Dış Hatlar Terminali yolcu çıkışı bölümünde heyecanla Londra'dan gelecek uçağı bekliyordu Cemil.

Artık doktorun sır gibi sakladığı ve içinde Elif'in büyüdüğü yurdun da bulunduğu araştırma her neyse tamamlayıp oğluna sarılmak istiyordu.

Uçak yarım saat rötarlı da olsa iniş yaptı. Cemil ile birlikte Londra uçağını bekleyenler çıkışa doğru hareketlendi ve ellerinde tuttukları isim tabelalarını kaldırdılar. Cemil'in elinde böyle bir tabela yoktu, yıllardır ahbapmış gibi tanıyordu doktoru.

Siyah bir takım elbise, altında parlak bir ayakkabıyla Wellbeck Storm ileride göründü. Ağır adımlarla geliyordu.

Beyaz saçları ilk gördüğü gibiydi, özenli bir şekilde arkaya taranmıştı. Cemil heyecanla el sallayıp kendini kalabalığın arasında belli etti.

Wellbeck gördüğünü belli eden bir şekilde, hafifçe kafa sallayarak gülümsedi...

Birbirlerini uzun süredir görmeyen iki yakın dost gibi sarıldılar. Bir hasta-doktor ya da müşteri-para ilişkisinden çok daha fazlası vardı aralarında. Zaten bu yüzden gelmişti Wellbeck, İstanbul'a kadar.

"Hoş geldinWell!"

Hayranlıkla İstanbul'un masmavi gökyüzüne bakarken cevap verdi. "Hoş bulduk Cemil. Böyle bir gökyüzüne sahip olduğunuz için çok şanlısınız."

Cemil gülümseyerek kafa salladı. Gökyüzü, yeryüzü ya da başka doğal güzellikler şu an umrunda değildi.

Küçük çaplı bir yolculuk muhabbetinin ardından Ağustos'un mavi tablosundan söz ederek otoparka doğru yürüdüler.

Araca biner binmez Wellbeck'in bagaja koydukları valizden hariç, arka koltuğa bıraktığı iki siyah çantaya bakmaya başladı Cemil. Biri daha çok sırt çantası şeklinde görünüyordu fakat diğeri tipik bir evrak çantasıydı.

"Sanırım içinde araştırmaların var. Artık şu işkenceyi bitir lütfen. Şunlar her neyse anlat."

Wellbeck'in öyle bir niyeti yoktu.

Kafasını yana sallayarak cevap verdi. "Sabırlı ol. Önce kibar bir şekilde aç olup olmadığımı sorup beni yemeğe davet ettiğini varsayarak cevap veriyorum. Evet, yolculuk yordu. Türk kebabı yemek istiyorum. Sonra geçeriz diğer konulara."

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıWhere stories live. Discover now