Bölüm On İki - Şizofreni

335 62 98
                                    


Ölümü kucakladık. Bir bebeğin ilk çığlığı karımın son nefesine karıştı. Tüm heybetiyle bir yalnızlığı iliştirdiler kucağıma. Oysa ben baba olamayacak kadar çaresiz, güçsüz ve tükenmiştim.


BÖLÜM ON İKİ - ŞİZOFRENİ


Birkaç damla yaşı hızla sağa sola dağıtıp açtı gözlerini. Önündeki cam, Cemil'in nefesiyle buğulanmıştı. Camı elinin tersiyle sildikçe Londra'nın bulanık silueti daha belirgin bir hal alıyordu. Çoğu zaman olduğu gibi yine kapalı ve yağmurlu bir hava vardı. İnsanların üzerine modernliğin en iğreti ve sahte halini giydiği bu şehir ağır bir kasvetle ıslanıyordu.

Yüreğinin mi yoksa bu şehrin mi daha bulanık olduğunu düşünürken arkasında saatlerdir onu dinleyen Psikiyatr DoktorWellbeck'in kusursuz İngiliz aksanıyla düşüncesinden sıyrıldı. Wellbeck hikâyeye kendini kaptırdığı için saatlerin nasıl geçtiğini anlamamıştı bile. Cemil'in birkaç saniyelik gözyaşı geçiş törenini fırsat bilip konuşmaya, bir şeyler söylemeye çalıştı.

"İnanın, bu çok üzücü bir hikâye sayın Cemil Baltacı. İnsan ne söyleyeceğini bilemiyor."

Gözyaşlarını bir kez daha dağıttıktan sonra arkasında oturan doktora dönüp gülümsedi Cemil. "Bu bir hikâye değil sevgili Well. Bu, benim nefes alma sebebim, hayatta tutunmamı sağlayan tek neden. Belki size garip gelebilir ama ben bu acıyı seviyorum. Sonuç olarak yüreğimde yıllardır var olan bu sıcaklık Elif'e ait. Acımın sebebi Elif. Tanrı'ya şükürler olsun ki hayatımda böyle iz bırakacak bir kadın sevdirdi bana. Ya o hiç olmamış olsaydı? İnanın bunu düşünmek bile çok daha zor."

Wellbeck, beklemediği bu cevap karşısında şaşkınlıkla açtı gözlerini. Pencerenin önünde duran bu çökmüş adamı daha çok dinlemek ve gerçekten onun için bir şeyler yapmak, yardım etmek istiyordu. Hiçbir şey söylemeden, sadece kafa sallayarak, Cemil'in konuşmayı sürdürmesini istedi.

"İşte böyle sancılı bir doğumdu Doktor... Ölümü kucakladık. Bir bebeğin ilk çığlığı karımın son nefesine karıştı. Tüm heybetiyle bir yalnızlığı iliştirdiler kucağıma. Oysa ben baba olamayacak kadar çaresiz, güçsüz ve tükenmiştim.

Elif'i Londra'ya ya da Amerika'ya getirseydim belki de her şey daha güzel olurdu, bilemiyorum. Yıllardır içimde bunun pişmanlığını hissettim. Tam 24 sene! Elif'siz geçen her gün aynı sancı acıttı canımı. Şimdi yine bir uçurumun kenarındayım, Elif'in bana emanetini, oğlumu kaybediyorum günden güne."

Cemil, Türkiye'de sayısız Psikiyatr Doktora anlatmıştı bunları. Aldığı cevaplar birkaç süslü kelime hariç hep aynı cümle kalıbına aitti: klinik tedavisi uygulamak gerekiyordu Can'a. Cemil'in tabiriyle: akıl hastalığının başlangıç evresi olan onun kibarlaştırılmış ismi olan klinik tedavileri!

Oğlunun klinik ortamında, özel olarak ruhsal tedavi görmesi gerektiğini söylüyordu görüştüğü herkes.

Buna izin vermedi, bir kez daha kaybederse artık hayata tutunacağı hiçbir sebebi kalmazdı Cemil'in. Bu yüzden İngiltere'nin en ünlü psikiyatr uzmanlarından Wellbeck Storm'la iletişim kurmuşlardı.

Pencereden uzaklaşıp odanın cam duvarına yaklaştı ve bekleme salonunu izlemeye başladı Cemil. Birkaç görevli ve bekleme salonunun en köşesinde oturan oğlu vardı: Can. Can Baltacı...

İçeriyi göstermeyen bu tek taraflı cam duvarı, Wellbeck görüşme öncesi ruhsal tahlil yapmak için kullanır ve konuşmalarına ona göre giriş yapardı. Şimdilik doktorun bu hareketini Cemil devralmış ve oğlunu izliyordu.

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin