#23 - Oyun

209 40 155
                                    


Can'ın nefesini boynunda hissediyordu Arzu. İçinde garip bir hareketlenme vardı. Can da hissetti aynı iklim değişikliğini. Ilık bir rüzgar tüm organlarında dolaşıp burnundan derin bir nefes olarak çıktı saniyeler içinde.


BÖLÜM YİRMİ ÜÇ - OYUN



Arzu'nun ısrarla nereye gittiklerini sormasına rağmen cevap vermedi. "Sürpriz!" diyordu. "Sana hayatının en eğlenceli günlerinden birini yaşatacağım."

Yaklaşık yarım saat geçmişti ki sonunda Can'ın istediği yere, Bostancı'ya geldiler. "Şöyle sağ tarafta, müsait bir yerde dur usta." dedi. Arzu merakla sağına soluna baktı, lüks bir yer mi vardı acaba çevrede? Ya da güzel bir yat gezisi mi yapacaklardı? Belki de güzel bir otel..."

Daha önce hiç gelmediği bu semti meraklı gözlerle inceleyerek taksiden indi.

"İşte burası!" dedi Can. Eliyle karşıdaki lunaparkı gösteriyordu. Arzu şaşkın gözlerle bir lunaparka bir de üzerindeki kıyafete baktı. Tam bir hayal kırıklığı yaşıyordu. "

Ne yani? Bana hayatımın en güzel gününü lunaparkta mı geçirteceksin?

Şaka yapıyorsun değil mi?"

Beklenen bir tepkiydi bu Can için. Ama o lunaparka girmek zorundaydılar. Her şey burada olacaktı. "Hayatında hiç lunaparka gittin mi?" diye sordu.

"Sanırım." dedi. "Küçükken birkaç kez gitmiş olabilirim, hatırlamıyorum. Artık kocaman insanlar olduk, lütfen dönelim. Bu kıyafetle lunaparka girersem herkes güler bana."

"Ben de küçükken gittiğimi anımsıyor gibiyim. Neden başkalarını bu kadar önemsiyorsun? Yok, bu şöyle der, yok insanlar güler... Lütfen kendine hayatın telif hakkının sana ait olduğunu hatırlat! Yazar sensin. Gel de içimizdeki çocuğu ortaya çıkartalım. Hâlâ hayatının en güzel gününü yaşatacağıma eminim ben. Önyargılarını at sırtından, belini büküyor."

Arzu eğlenmeyeceğine emindi ama başka çaresi de yoktu. "Zaten hemen mesleki terimleri kullan, hemen edebiyat yap. Peki madem, hadi girelim." dedi.

Yavaşça girdiler lunaparkın büyük ve biraz da küflenmiş demir kapısından. Çevrede birbirinden renkli elektronik araçlar vardı. Önce atış alanına doğru ilerlediler. Maket ördekler bir sağa bir sola gidiyor, parkurdaki birkaç kişi onlara hırsla ateş ediyordu.

Bir süre onları izledikten sonra Can eline boştaki bir tüfeği alıp Arzu'yu yanına çağırdı. "Gel bakalım, diyetisyenlik maharetini atışta da gösterebilecek misin?"

"Asla!" diyerek kafa salladı. "Elime bu yaşıma kadar boncuklu tabanca hatta su tabancası bile almadım ben. Sen at ben buradan izleyeyim."

Fakat Can, Arzu'yu dinliyor gibi görünmüyordu. Parmağı ve gözleriyle parkurun en ucundaki çifti gösteriyordu sinsi bir gülüşle.

Genç bir kız heyecanla atış yapıyor ve sürekli bir oyuncak kazanıyordu. Bir kadını ikna etmek için en önemli yöntemi kullanmıştı Can. Arzu'yu hemcinsiyle kıskandırarak hırslandırmaya çalışıyordu.

Topuklu ayakkabılarını unutmuşçasına, büyük adımlarla yanına geldi Arzu, Can'ın planı beklediğinden daha kısa sürede sonuç vermişti.

"Nasıl atıyoruz, göster!" dedi kararla bir ses tonuyla.

Can gülmeye başladı, sanki öğrenir öğrenmez diğer kızın kafasına sıkacak bir havası vardı Arzu'nun.

Aslında Can da daha önce hiç atış yapmamıştı. Fakat bunu asla söyleyemezdi. Bir erkek yanında karşı cinsi varsa, sevgili, eş ya da arkadaş, yöneltilen her soru karşısında anında uzmanlaşabilen tek canlı türüydü ne de olsa. Can da bu türün tipik bir örneğiydi.

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıWhere stories live. Discover now