#22 - Nefes

223 41 149
                                    


Bu kadar kolay mıydı gerçekten? Sevda dedikleri şey, başka birini görünce değişen, basit, alçak bir gönül yanılması mıydı? Yoksa basit insanlar mı ihanet ediyordu bu kutsal kavrama?

BÖLÜM YİRMİ İKİ - NEFES

Koray elinde tuttuğu bardağı kırarcasına sıkıyordu.

Sevgilisinin yaklaşık bir haftadır süren garip hareketleri son isteğiyle artık dayanılmaz noktaya ulaşmıştı. Nişanı ertelemek istediğini, biraz yalnız kalmak istediğini söylüyordu.

"Kafanı karıştıran ne söyler misin, ne oldu birden bire sana? Birlikte olduğumuz o geceden beri o kadar çok değiştin ki. Karşımdasın ama seni göremiyorum."

Arzu ne cevap vereceğini bilmeden susuyordu, bir ara Koray'ın gözlerine baktı. Çevresi kıpkırmızı olmuştu; her saniye gözlerinin feri biraz daha sönüyor, akı biraz daha kızıllaşıyor gibiydi, onu ilk kez böyle görüyordu.

"Arzu! Sana verdiğim değeri kimseye vermedim ben. Anneme bile! Anlıyor musun? Eğer benden ayrılmak istiyorsan elbette buna saygı duyacağım. Zorla beni sevmeni isteyemem ki.

Ama bir neden duymak istiyorum senden. Neden Arzu? Bir neden, anlıyor musun?"

Titreyen sesiyle acınası bir hale bürünmüştü Koray, küçülmüştü, kıvrılmıştı karnına doğru.

İçindeki fırtınayı dışarıya hafif bir rüzgar olarak yansıtıyordu. Arzu bir süre daha ne söyleyebileceğini düşündü.

Arada küçük ayrılıklar ve kavgalar yaşansa da iki yıldır yanında olan birine, birden bire nasıl söylenirdi bu? Zorlayarak açtı dudaklarını.

Karşısındaki adam, Koray, hak ediyordu bir açıklamayı.

"Ben çok kötü biriyim." dedi güçlükle.

Koray başını salladı. "Hayır!" dedi.

"Beni artık sevmiyor olman senin kötü olduğun anlamına gelmez ki."

Duyduğu cevap boğazının düğümlenmesine sebep oldu Arzu'nun, artık daha fazla uzatmak istemiyordu bu sahneyi.

"Evet, kötü biriyim. Çünkü bir süredir başka biri var hayatımda. Böyle devam edersem sana kötülük yapmaya devam edeceğim. Lütfen bana biraz zaman ver. Bu araftan çıkmak için za..."

Koray'ın elinde sıktığı bardak parçalandı birden. Gözünden düşen tek damlayı elinden akan kanlar izledi. Hareketsiz bir şekilde Arzu'yu izliyordu. İlk kez bu kadar öfkeli görünüyordu Koray. Öfkeli ama ruhsuz, öfkeli ama güçsüz.

Arzu, "Elin kanıyor!" diyerek heyecanla kolundan tuttu ama tek hamlede çekti kendini. Ağız dolusu devrik cümleler kurmak ya da küfürler etmek istiyor gibi baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı. İçindeki fırtına dışarıya kanla karışık gözyaşı olarak tesir etmişti. Yüzünde her saniye yükselen sıcaklık nefes almasını güçleştiriyordu. Yabancı birinin evinde, yabancı birinin karşısında duruyordu artık. Kendini sokağa atmaktan başka hiçbir şey düşünemiyordu. Daha fazla küçülemezdi karşısındaki bu kıvırcık saçlı kadın karşısında.

Koray sevdiği kadına, Arzu'ya, son bir kez daha baktı ve çarptı kapıyı. Arzu için ağlamak adına bundan daha huzurlu bir ortam olamazdı şüphesiz. Ağladı. İşleri her zaman daha kötü bir duruma sokan ruhundaki kontrol edemediği o küçük kız çocuğu ile birlikte ağladı.

***

Kendini toparlaması, içine düştüğü psikolojik bunalımdan çıkması günler sürdü. Takvimler herhangi bir tarihi, saat rakamları herhangi bir zamanı temsil etme gücüne sahip değildi. Ne kadar süre evde tek başına kaldı, ne kadar süre kimseye cevap vermedi bilmiyordu. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı kadar dünyayla ilişiği kesilmişti. Hiç kimse ile görüşmüyordu. Bir kişi hariç hiç kimse ile...

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin