Giriş

34.6K 1.8K 169
                                    

19 Eylül 2016

- Tahir Ozan Şahinsoy.

- Buradayım öğretmenim.

Nermin Hanım, Sarıyer Çevre Koleji'nde işe yeni başlıyordu. Anadolu yakasındaki daha mütevazi bir özel okuldan transfer olmuştu. Maaşındaki ciddi artış ve eşinin iş yerinin de bu yakada olması özel hayatı açısından gayet iyi olmuştu ama öğrenci kitlesi göz önünde bulundurulduğunda kesinlikle öncekiyle kıyaslanamayacak kadar varlıklı çevrelerden gelen çocuklar ve velilerinin kendisini fazlasıyla yorup yıpratacağından korkuyordu. Ailevi sebepler dolayısıyla İstanbul dışına taşınması gereken Filiz Hanım'dan 2/A sınıfını devraldığında selefi ona önce Ozan'ın kalbini kazanmasını önermişti.

- Nermin Hanımcığım, çocuklarımın hepsi öyle şeker ki, keşke imkanım olsa da hiç bırakmasam. Sosyete çocuğu diye bir şey düşünmeyin sakın. Çoğu ailelerimiz gayet bilinçli, ilgili, destekleyici. Toplantılarda rica ettiğiniz şeylere dikkat ederler. Siz çocukları çabuk kazanmaya bakın. Bana alıştılar. Tatilden önce ayrılacağım belli olsaydı ben onları hazırlardım. Şimdi çok üzülecekler. Neyse, içlerinde lider olan Ozan Şahinsoy. Öyle bir talebi olmasa da diğerleri ona uyuyor. Siz onu kazanırsanız çoğunluğu kazanmış olursunuz. Branş öğretmenleri de yardımcı olurlar, özellikle satranç ve Fransızca öğretmenleriyle araları çok iyi ama önemli olan sizsiniz tabii ki.

Nermin, okulun düzenlemek istediği tanışma yemeğine itiraz ettiğine biraz pişman gibiydi. Çocuklarıyla sınıfta, velileri olmadan tanışmak istemişti. Ebeveynleriyle, çocukları biraz tanıdıktan sonra görüşmek niyetindeydi. Ama sabahtan beri gözü biraz korkmuştu. Ortalık Filiz Öğretmenin anlattığı kadar güllük gülistanlık değildi. Çoğu çocuğu şoförler bırakıyordu anladığı kadarıyla. Siyah takım elbiseli genç adamlar, okulun pencereden görünen girişinde çocukların kapısını açıp arabadan indiriyorlar, bazıları çantasını içeriye kadar taşıyorlardı. Sınıfa giren çocuk kendisine ters ters bakıyordu. Nermin, camdan bakmayı bırakıp çocuklarla ilgilenmeye başladı.

Ozan, sınıfa girdiğinde arkadaşlarının çoğu etrafına toplandı. Haziran'da dedesi cennete gittiğinde, hepsi aileleriyle beraber ziyarete gelmişlerdi. O zaman hala babaannesiyle beraber yalıda oturuyorlardı. Şimdi bir apartman dairesindeydiler, annesi bu evin işine daha yakın olduğunu, hem de daha yeni ve güzel olduğunu söylemişti. Evdeki her şeyi Ozan'ın fikrini sorarak almıştı. Ama çocuk, babaannesini ve doğup büyüdüğü evi özlüyordu işte. Annesi, babaannesine neden kızmıştı, hiç anlamıyordu. Dedesi gittiğinden beri hepsi çok üzgünlerdi zaten. Keşke hiç gitmeseydi.

- Çocuklar, hepiniz tamamsınız saydığım kadarıyla. Yerlerinize oturun ve beni dinleyin.

- Filiz Öğretmenimiz nerede?

Bunu soran yakışıklı yüzünün çevresinde dağınık duran koyu kumral saçları ve zeka pırıltıları saçan mavi gözleriyle dikkat çeken bir çocuktu. Nermin Hanım, merakla bakan gözlere içtenlikle gülümsedi.

- Filiz Öğretmeniniz ne yazık ki taşınmak zorunda kalmış. İnanın çok üzgündü. Ama şimdi ben varım. Bundan sonra öğretmeniniz benim. Eminim birbirimize çabuk alışacağız ve üç koca yıl birlikte çok şeyler öğreneceğiz. Benim adım Nermin Yener. Sizin öğretmeniniz olmaktan çok memnunum. Şimdi öncelikle yoklama yapıp sizi tanımak istiyorum.

Sınıf listesini almak için masaya dönmeden önce güzel gözlü çocuğa tekrar baktı. Çocuk hüzünle başını eğmiş sıraya parmağıyla şekiller çiziyordu. Nermin Hanım bu çocukla özel olarak ilgilenmesi gerektiğini düşündü.

Yoklama listesindeki isimleri tek tek okumaya başladı. Sıra meşhur Ozan Bey'e geldiğinde Nermin'in tahmin etmiş olduğu gibi güzel mavileri hüzünle koyulaşmış olan çocuk ayağa kalktı.

IŞIKTANWhere stories live. Discover now