Bölüm 3

28.8K 1.5K 210
                                    


- Ah be kadın! Ah be kadın! Şu başımıza gelene bak. Yüz verme bu kadar dedim sana! Dinlemedin beni, ölüyordu az kalsın ulan, ölüyordu!!

- Bağırma, Sadettin, herkes bize bakıyor. Bar açmalarını ben mi istedim? Bak yapma Metin'in ailesinin yanı sıra. Bizim oğlumuz birkaç sıyrıkla atlattı, onlar evlatlarını kaybettiler.

Saadettin Bey, sıkışan göğsünü ovuşturdu. Sabaha karşı, baskını haber aldıklarından beri üstünde bir taş vardı sanki. Bir de nefes darlığı yokluyordu ara sıra. Herhalde tansiyonu fırlamıştı da şu an onu düşünecek durumda değildi.

Taner'in ifadesini alıyorlardı içeride. Metin'in babası ve ağabeyinin de ifadesi alınacaktı. Organize Suçlar Şubesi, durum karışık olduğundan cenaze falan dinlememişti. Bekleme alanındaki herkes alabildiğine perişan görünüyordu.

Polis, mafya hesaplaşması demişti. İçinden defalarca tekrar etti Saadettin Bey. 'Mafya Hesaplaşması. Mafya Hesaplaşması.' Bir baba için herhalde olabilecek en kötü şeylerden biriydi, evladını, uzak tutmak için elinden gelen ne varsa yaptığı ortamın tam da içinde bulmak. 'Mafya Hesaplaşması. Ulan ben demedim mi? Girme şu bar işine, içkili mekan işlettin mi her türlü pislik ayağına dolanır demedim mi? Bir kere de lafımı dinleseydin şerefsiz.'

Tan, şirket avukatıyla beraber yanlarına geldiğinde yüzü her türlü mimikten yoksundu. Görmüyor, duymuyor, düşünmüyor gibiydi, sanki bedeni buradaydı da ruhu kimbilir nerelerdeydi. Görüşme odasına girerken annesinin özenle taradığı saçları yine darmadağın vaziyetteydi. Mavi gözleri, etrafı kıpkırmızı, anlamsızca boşluğa bakıyordu.

- Oğlum, ne yaptın, ne söyledin? Anlatsana... Bir şey dediler mi sana?

Tan'ın hiç duymuyormuş gibi öylece dikiliyordu. Onun yerine avukat cevap verdi.

- Efendim, önceden görüştüğümüz gibi.. Farklı bir şey yok. Savcılık, Taner Bey'i hiç bir şekilde suçlayamaz. Mafyayla ilişkisi olanın Metin Bey olduğu biliniyor. Biz burada mağdur tarafız. Açılacak her türlü davaya da müşteki olarak katılacağız. Kendi zararımızı takip edeceğiz.

- Hadi inşallah. Adımızın bu işe karışmış olması zararın büyüğü zaten. Ah Taner, ah Taner... Neden lafımı dinlemezsin, bilemedim ki?

Tan'dan bir cevap gelmeyince Saadettin Bey, Metin'in babasıyla kısaca vedalaşıp çıkışa doğru yürüdü. Annesi koluna girip çekiştirmese muhtemelen Tan'ın onlarla geleceği yoktu.

Olay yerine intikal eden polisler ve ambulans ekipleri tarafından oturduğu yerden çıkarıldığından beri ruh hali bu vaziyetteydi. Ölüme teğet geçtiğini düşünürken barın hemen önünde yatan Metin ve barın üstünden tuhaf bir biçimde düşmüş sarışın kadının hareketsiz halleriyle ipleri tamamen koparmıştı. Şimdi algısının altı kapısını dünyaya kapatışı bundandı.

Polis ifadesini alırken bile avukatın dürtmesiyle güç bela verdiği cevaplar ters bakışlı komiseri kızdırmıştı. Sabırsızlıkla "Hanımevladıydın, kaldıramıyordun da ne işin vardı gece aleminde ulan!" diye bağıran adamın sözleri normalde Tan'a nasıl bir hata yaptığını hatırlatırdı belki ama o bunu da duymamayı tercih etmişti.

Saadettin Bey, inşaat sektöründe bir ömür emek vermişti. Babası Tahir Bey ve amcası Taner Bey'in müteahhitlik yaparak İstanbul piyasasında isim yapmalarını takiben kendisi de İnşaat Mühendisliği okumuş ve amcasının bir şantiye kazasında zamansız kaybından sonra babasına bizzat destek olmuştu. Zamanla şirketleşmişler ama daima ilkeli olmuşlardı. Ne mafyayla ne ihale takipçileriyle işi olmuştu bu zamana kadar. Kimsenin hakkına girmeden, canını yakmadan, güvenli ve kaliteli işleriyle konut sektöründe ön plana çıkmışlardı. Babasının vefatından sonra daha cesurca hareket eden Saadettin Bey, büyük ihalelere de ortaklıklarla dahil olmaya başladı ama ortaklarını mafya bağlantıları olmayan şirketlerden seçmeye devam etti. Bu tercihi belki şirketinin büyüme hızına ket vuruyordu ama vicdan temizliği her şeyden önce gelirdi.

IŞIKTANWhere stories live. Discover now