Bölüm 55

18.8K 1.5K 241
                                    

Ağustos'un son haftasıydı. Işık hafif bir mide bulantısıyla gözlerini açtığında kendi kendine heyecanlandı. Adeti üç gün gecikmişti ve bu bulantı hissi kızı rahatsız etmek şöyle dursun sevindirmişti bile. Bir önceki gebeliğinde pek fazla mide problemi olmadığını bildiği halde yine de umutla bunu bir hamilelik işareti sayıyordu. Kasıklarında bir sızı vardı. Hala uyumakta olan Tan'ın kollarından yavaşça sıyrılıp kalktı. Banyoya giderken içi içine sığmıyordu.

Işık neşeyle girdiği kapıdan birkaç dakika sonra umutsuz bir yüz ifadesiyle çıktı. Yine adet görmüştü. Neden bu kadar büyütüyordu bilmiyordu ama kendini bıraksa resmen çocuk gibi ağlayacaktı. Bu konuyu ivedilikle Orçun Bey'le görüşmeye karar vermişti. Psikolog, artık eskisi kadar sık görüşmeye ihtiyaçları olmadığı gerekçesiyle geçen ayki görüşmelerini iptal etmişti ama Işık böyle normal bir durumu bu kadar aklına takmış olmaktan rahatsızdı. Öğleden önce Ergün Bey'in rezidans projesi için birlikte çalışmak istediği reklam şirketinde toplantıları vardı. Toplantı saatinden önce gidip Orçun Bey'i görecekti.

..........

Ahşap tonlarında dekore edilmiş görüşme odasının huzur veren ortamı normalde Işık'ı rahatlatırdı ama bugün nedense geriyordu, hele tütsü kokusu fena halde sinirine dokunmuştu.

- Burayı havalandırabilir miyiz?

- Tabii. Tütsüyü de söndüreyim mi?

- Çok iyi olur, teşekkür ederim.

- Evet Işık Hanım, ne hakkında görüşelim bugün?

Işık sorun ettiği şeyin saçmalığından utandığı için birkaç cümleyle özetlerken oldukça gerilmişti. Psikolog, her ne kadar ihtisas alanı olmasa da herkesin bildiği kadarıyla iki ay gebe kalmamış olmanın bir kadını kısır yapmayacağını anlatırken, kız içinden 'benim aptal olduğumu düşünüyordur' diye geçirmeden edemiyordu.

- Işık Hanım, sorun sizin hamile kalmanız ya da kalmamanız değil. Sorun sizin yıllardır evlilik sorunlarınız, tek başına çocuk büyütmenin verdiği ağır sorumluluk, şirketteki iş yükünüzün fazlalığı, sonrasında Saadettin Bey'in vefatı, miras davası, taşınmanız ve Taner Bey'in geri gelişi gibi bir çok travmatik olay yaşadığınız ve bütün bu olaylar karşısında sürekli olgun ve güçlü durmaya çalıştığınız gerçeği. Şöyle söyleyeyim, bu zamana kadar vermiş olmanız gereken bütün tepkileri baskıladınız, kendi hayatınızı, kendi ihtiyaçlarınızı hiçe sayıp Ozan'ı, şirketi öncelediniz ve şimdi bu vermediğiniz tepkiler yavaş yavaş bir yerlerden çıkıyor.

- Ama böyle yapmak zorundaydım. Yani bunu daha önce birkaç sefer konuştuk. Bu konuda beni onaylamıştınız.

- Evet, gerçi arada tatil yapmanızı ve stres yönetimi için de bazı egzersizler önermiştim.

- Vaktim olmamıştı ki.

- Bu doğru. Zaten şu an bu stresi hissediyor olmanızın en önemli sebebi artık yeterince vaktiniz olması.

- Nasıl? Yani hem şirket yönünden hem de ailevi problemler açısından rahatladığım için serbestçe delirebilirim mi diyorsunuz?

- Aynen öyle diyorum Işık Hanım. Kendinizi güçlü kalmaya eskisi kadar zorunlu hissetmiyorsunuz, o yüzden de önceden gülüp geçeceğiniz hafiflikte bir stres kaynağına şimdi bünyeniz dünyanın sonuymuş gibi tepki gösteriyor. Aslında bunlar hep yıllardır verememiş olduğunuz tepkiler.

- İyiymiş. Rahatlığın sağlığa zararlı olduğunu bilseydim Tan'ı geldiği yere geri gönderirdim.

Orçun Bey keyifli bir kahkaha attı.

IŞIKTANWhere stories live. Discover now