Bölüm 32

22.7K 1.7K 541
                                    

Filiz kapıyı açtığında Işık hala sessiz çırpınışlarla direniyordu Kerem'in sıkıca kavrayan ellerine. İçeri girmek istemedi ama ne yaptığını çok da bilmiyordu aslında. Tek bildiği, yavrusu aşağıda o adamın kollarındaydı ve... Bilmiyordu işte...

Filiz anlamaya çalışıyordu. Kerem'in konuşacak hali yoktu ve Işık öyle perişan görünüyordu ki anlatmaya sözler yetmez. Yani Işık bu değildi, en zor zamanlarda bile Filiz onu hiç böyle görmemişti ki.. Sonra Kerem konuşmaya başladı.

- Işık, bak, topla kendini tamam mı? Biz bunun olacağını biliyorduk, sen biliyordun. Sorun yok, kendi oğluna zarar verecek değil, kaldı ki Tan kimseye zarar vermez. En azından fiziksel manada.

Filiz durumu biraz çözmüş oldu. Demek ki Tan gelmişti..

- Nasıl zarar vermez? Metin'in burnunu kıran kimdi? Nerede Ozan? Tan mı aldı? Neredeler?

- Hayatım sakin ol sen. Hamilelere heyecan iyi gelmez. Aşağıdalar, bir şey yok.

- Neden bıraktın çocuğu orada?

- Canım, o sarıldı 'baba' diye.. Görünce tanıdı hemen zaten. Biz isteyerek bırakmadık ki. Işık bu hale gelince aldım yukarı getirdim. Salih başlarında. Alır getirir birazdan.

- O adam da gelir ama. Gelmesin bizim evimize.

- Aşkım bir sakin ol. Ozan'a ne diyeceğiz? Baban dönmüş ama biz evimize almıyoruz mu diyeceğiz? Hem Işık'ın evine gideceğine buraya gelsin. Başlarında oluruz. Ama sen lütfen sinirlenme, bir de sana üzülmeyeyim, lütfen birtanem..

- Tamam aşkım. Sen merak etme beni. Hem Işık'ın hem Ozan'ın hem de Metoşun intikamını bebeğimizi doğurduktan sonra alacağım.

- İyi olur güzelim. Bak kapı çaldı, geldiler bile, sen Işık'ı sakinleştir, ben kapıyı açayım.

- Yok aşkım, sen sakinleştir, ben açayım.

Filiz kapıya koşunca Kerem, Işık'a teselli edecek bir şeyler söylemeye çalıştı. Evet, Ozan'ın o herife böyle coşkulu sarılmasına hiçbiri gerçek anlamda hazır değildi ama su yatağını bulurdu daima..

Filiz bir an kapıdakilere baktı, onlar da Filiz'e.. Salih bir baş selamıyla ortadan kaybolunca, babasının kucağında ne zamandır olmadığı kadar mutlu görünen bir Ozan, şaşkın bir Tan ve kızgın bir Filiz kaldı.

- Sen Filiz'din değil mi?

- Hala öyleyim. Sen baba mıydın peki?

Tan hayal meyal Işık'ın en yakın sınıf arkadaşını hatırlıyordu, sevimli bir kızdı aslında ama sıradaki fırçacı o olmak niyetindeydi belli ki.. Ama Tan, oğlunu kollarına almışken, bu kadar iyi hissediyorken kimseye uyacak değildi.

- Ah, özür dilerim, emin olmaya çalışıyordum. Sen Işık'la mı yaşıyorsun?

- Hayır, kocamla yaşıyorum, Işık'ın evi yan taraf.

- Baba, annem buradadır. Kerem amcam bizi ekler yemeye çağırmıştı. Filiz ablam şey ermiş de..

Tan şey ermek lafına tatlı tatlı güldü. Filiz başka koşullarda olsa birbirine fena halde benzeyen ve sarmaş dolaş gülen baba oğul manzarasını imrenerek izlerdi ama bu durum başkaydı.

- Hadi canım, sen yoluna... Ozan'ı gördün, yeter.. Sen git şimdi.. Başka zaman gel.. Ozan sen de lütfen artık in o adamın kucağından, eve gir canım. Annen seni merak etti.

- Annem nerede Filiz abla? Neden babamın yanına gelmiyor?

Filiz, o kucaktan inmeye hiç niyeti olmayan çocuğa anlayışla baktı ama bir şekilde Ozan'ı eve sokup Tan'dan kurtulması gerekiyordu.

IŞIKTANWhere stories live. Discover now