Filiz & Kerem Özel Bölüm

18.7K 1.1K 126
                                    

Millet bu Filiz ve Kerem'i sevenler için yazılmış özel bir bölüm. Normal akışa ait bölümden hemen bir gün sonra yayımlıyorum. Üç dört bölüm demiştim ama bunu saymayın ve çok rica ederim altına Tan neden hala gelmedi yazmayın. Tan eninde sonunda gelecek, biliyorsunuz. Otuz bölüm oldu tamam ama haftada iki üç bölüm yayımlıyorum ben, takip ettiğiniz bir sürü hikayenin on bölümüne denk süre neredeyse.. Seviyorum hepinizi.

Filiz'den

Ayna ayna
Güzel ayna
Söyle, benden güzeli var mı bu dünyada?

Ah, tabii ki dolu var, ne düşünüyorum ki ben? Otuz yaşımdayım, zaman yerinde durmuyor ki, bir nehir gibi geçtiği yerleri aşındırarak, yıpratarak akıp gidiyor ve biz her nefesle beraber yaşlanıyoruz işte.

Bugün Işık gibi şairlik taslamam herhalde bir yılın daha bitmiş olmasından.. Bir daha not kağıtlarımıza 2015 yazmayacağız, yeni yılımız, yeni yaşımız kutlu mutlu olacak. Yeni yaşımız, yani otuzbir.. Mükemmel değil mi? Evde kalmış teşhisi almak için çok ideal bir yaş.

Aman yok yaa.. Moralimi bozmayacağım. Yani olabilir, Işık dünyanın en minnoş, en tatlı kuzusunun annesiyse, Sevil, evlenme konusundaki tuhaf tercihi hariç gayet hoş bir adam olan Orhan'la kurduğu yuvasında, huyu suyu babasına benzesin diye dualar ettiğimiz bebişini doğurmak için gün sayıyorsa, ne olmuş? Ben de mükemmel ötesi sevgilimden evlenme teklifi almıştım.. Tabii kabul edememiştim, orası ayrı konu..

'Zorun neydi kızım o zaman?' dediğinizi duyar gibiyim.. Zorum değil zorunluluklarım, sorumluluklarım vardı. Başka bir seçeneğim yoktu. Ailevi meseleler, bilirsiniz...

Benim ailemin maddi koşulları idare eder düzeydeydi diyelim. Annem ve babam öğretmenler. Ben okulumu bitirince emekli olup, emekli ikramiyeleri, bütün birikimleri, banka kredileri artı müteahhitin imzalattığı bazı senetlerle bir ev satın aldılar fakat ellerine ayaklarına dolandı. Bunlar senelerce ülkeye hizmet etmiş, insan yetiştirmiş kişiler, erdemleriyle, doğru bildikleriyle yaşayan dürüst insanlar, dışarıdaki kötülüklere karşı saflar, çoğumuz öyle değil miyiz? Müteahhit dolandırıcı çıktı ve aynı evi iki kişiye birden sattığını öğrendik. Tabii dava süreci başladı ama bizim senetler icralık oldu. E kredi de var bir yandan.. Kira ödemeye devam ettiğimiz için ödeme planımız tutmadı, senetler icraya gidince babamın maaşına haciz geldi derken.. Filiz kardeşiniz borç bitene kadar, evin tek bekar çocuğu sıfatıyla bütün maaşını eve harcamak zorunda kaldı.

Şimdiki durumumuzu merak ettiyseniz söyleyeyim. Açtığımız davayı çok büyük şans eseri kazandık, birçok kişi bizim aksimize mağdur oldu, evlerden biri, adamın borçlu olduğu onca kişi ve kurumun arasından bize düştü ama tabii biz o evde oturmayı düşünmeyeceğimiz için alelacele sattık. Borç da bu ay itibariyle bitmiş bulunuyor. Tam yedi yılda ödeyebildik, inanabiliyor musunuz? Evden gelen nakit parayla tekrar ev alacağız. Bu sefer Saadettin amcadan tabii ki.. Ama ben bu süreçte kaybetmenin sınırlarında dolaştığım Kerem'imin kırılan kalbini onarabilecek miyim? İşte orası meçhul..

Adam bana neredeyse yalvaracak oldu, gerçekten.. Hayatımda kendimi bu kadar kötü hissettiğimi hatırlamıyorum. Oysa her şey çok güzel başlamıştı. Türkiye'ye döndüğü ilk gün elimi tutmuştu ve 'bu eli bir daha bırakmak istemiyorum' demişti bana. Ama sonra ben onu hayal kırıklığına uğrattım.. Ne mi yaptım?

Önce evlenme teklifini reddettim. Aptalca olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Galiba biraz öyle.. Ama bugün geriye dönme şansım olsa o teklifi yine kabul edemezdim. Belki sadece teklif etmesine engel olurdum. O kadar..

Türkiye'ye döneli altı ay olmuştu. Resmen sevgili değildik aslında ama ona yakın bir şeydik işte. O ne mi demek? Yani birlikte vakit geçiriyorduk mümkün olduğunca ama sevgililerin yaptığı şeyleri yapmıyorduk. Kerem'in zaten başını kaşıyacak vakti yoktu, hala da yok, ben de bu durumu avantaj olarak görüyordum. Çünkü bilmiyorsunuz ben neler yaşadım. Anlatsam roman olur dostlar. Hatta anlatayım da erkek milletine güvenmenin sonuçlarını siz de duyun.

IŞIKTANWhere stories live. Discover now