Düğün 1

19.8K 1.3K 180
                                    


Bursa Eylül ortasında hala yaz tadındayken, gelin odasında makyajı tazelenen Bahar, şikayetlenip duruyordu..

- O çiçeklerin yanında resim çekilmek istediğimi kırk kere söyledim. Fatih efendi her şeye itiraz ediyor. Neymiş, çok pembeymiş.. Yani ben beğenmişim, sana ne oluyor?

- Abla, Allah aşkına yeter artık yaa.. Kalk yürü, ikimiz çekinelim o çiçeğin yanında. Sonra o resmi duvar kağıdı yaptırıp salonun bir duvarını kaplatırsın.

Işık sıcaktan bunalmış halde elindeki yelpazeden medet umarken Güneş'in muhteşem fikrine kahkaha attı.

- Ben de geleyim sizinle.. Pembe çiçekler olmadan yaşayamam..

- Neden dalga geçiyorsunuz? Sizin tuzunuz kuru tabii.. İkinizinki de ayaklarınızın altına paspas olmaya pek hevesli.. Fatih ise tam bir kazma..

- Benim mi tuzum kuru? Lütfen yani..

- Önceden problemli olabilir.. Şimdi ölüyor aşkından.. Yalan mı?

- İyi o zaman, bekle dokuz yıl, Fatih de düzelir. Çocuk etrafında pervane oluyor, daha ne yapsın?.. Gelin arabasının süslemesini beğenmeyip üç kere çiçekçiye geri gönderdiğin halde hiçbir şey demedi.. İki tane aptal çiçek için en özel gününü zehir ediyorsun. Zaten burası cehennem gibi.. Kızım n'olur şu klimayı açsak azıcık yaa..

- Olmaz, başımı ağrıtıyor. Düğün gecemde ağrı mı çekeyim?

- Senin başın huysuzluktan ağrıyordur. Ay ben dayanamıyorum, dışarı çıkacağım.

Işık gelin odasından çıkıp kır düğünü konseptinde hizmet veren mekanın bahçesine yürüdü. Daha konukların gelmesine epey vardı. Fotoğraf çekimleri tamamlandıktan sonra gelin ve damat dinlenirlerken hummalı hazırlıklar da sürüyordu. Önce konukların çiçeklerle bezeli takın ön tarafında ayakta duracakları açıklık alanda nikah kıyılacaktı sonra sahne ve masaların olduğu diğer tarafa geçilecekti. Işık kenarda park etmiş catering arabasını görünce ürperdi. Olayın üstünden henüz üç hafta geçmişti ve izleri hala tazeydi.

Genç kadın düşündükçe nasıl bir belanın içinden kurtulmuş olduklarına inanamıyordu hala. Tan'a bir şey olmamış olması mucize gibiydi.. Kız o günden beri kocasından uzak kalamıyordu. Şirkette her vesileyle odasına gittiği gibi evde de etrafında dolanıp duruyordu. Aslında Tan'ın kendisinden bıkmasından korkmuyor değildi ama kendine engel olamıyordu işte.. Gebelikten kaynaklanan duygusallık, olayın getirdiği korkuyla birleşince bu şekilde davranması gayet normaldi zaten.

Nitekim ayakları yine kızı, Ozan'ın babasıyla oynadığı ağaçlık alana doğru götürdü. Şen kahkahaları bahçede çınlayan çocuk, Tan'ın yardımıyla çıktığı ağaçtan geri inmeye çalışırken Işık korksa da tepki göstermemek için kendini tuttu. Yalının bahçesinde de bu aralar hep ağaç tepelerinde geziyordu Ozan Bey.. Allahtan, babası yanında olmadan denemeye kalkmıyordu. Işık çocuğun daldan aşağıya, Tan'ın güvenli kollarına atlayışını heyecanla izledi. Sonra ağır adımlarla yanlarına gitti.

- Anne, Bursa'da biraz daha kalamaz mıyız? Dedemin çiftliğini çok seviyorum. Bu yaz hiç gelmedik ki..

- Pazartesi okullar açılıyor ya bebeğim.. Nasıl kalalım? Bu yaz birlikte tatile gittik, yalıda tadilat yaptık. O  yüzden çiftlikte kalmaya vakit olmadı. Gelecek yaza belki..

- Işık, sen neden güneşte geziyorsun? Yorulacaksın..

- Ama ne yapayım Tan? İçerisi buradan daha sıcak. Deli baldızın başım ağrıyor diye klima açtırmıyor. Gelin oldu ya hanımefendi..

IŞIKTANWhere stories live. Discover now