Bölüm 48

20.1K 1.5K 217
                                    

Işık'tan...

Ne yapıyorum ben? Saatlerdir düşünüyorum, ne yapıyorum ben? Bu ben miyim, nasıl olur, Işık bu mu? Hayır.. Değil.. O, Taner Şahinsoy, beni Ozanımla terk eden adam.. Ben o adama nasıl kalıp bana şiir okumasını söyledim? Ayy ya kalsaydı bir de..

Kendimi tanıyamıyorum, sağduyumu, mantığımı yitirdim resmen.. Bütün gece uyumadan kendimle çeliştim durdum. Beynimin içinde iç savaş var.. Ben hayatımın hiçbir döneminde böylesine duygularının esiri bir kadın olmamışken şimdi iki hoşlandım diye hemen yelkenleri suya indiriverdim.

Yaşadığım son iki günden utanıyorum. Bana dokunmasına bırakın engel olmayı, karşılık verdim resmen. Ama ben.. Offf... Ama çok güzeldi.. Ah, ben ne yapacağım? Bütün gece kendime onun ne kadar berbat bir adam olduğunu hatırlattıktan sonra kollarında nasıl eridiğimi düşünmek bütün her şeyi başa sarıyor.. Aptal mısın Işık, nasıl bu hale gelebildin sen?

Yok yok.. Böyle olmayacak.. Bu çelişkilerle devam edemem ben, bir de aşırı duygusallaştım, hamileyken bile bu kadar ağlamamıştım. Acilen çözüm bulmak zorundayım. Ya Tan'ı unutacağım ya da zamanında yaptıklarını.. Hangisi daha kolay olacaksa artık.. Ama acilen yapmam lazım yoksa Tan gibi Katmandu'da bulabilirim kendimi. Psikoloğumu arayacağım. Saat kaç? Off, daha altı bile değil. Bu saatte aranmaz ki adam. Kalkayım da bir duş alayım bari. Nefes egzersizi mi yapsam acaba? Ay, yok, kesin deliriyorum ben.. Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan derler ya, ben de Tan'ın yanında dura dura delirdim herhalde..

.............

💛💜

Sarp şirkete Yamaç ve Günhan Bey ile birlikte vakitlice geldi. Güneş'i yine etrafta göremeyen genç adam kızın henüz gelmemiş olabileceğini düşünerek kendi masasına geçti. Dün Filiz'in evine gittikten sonra şirkete geri dönmediği için çalışmaları yeterince takip edememişti. Bugün niyeti her şeyi iyice incelemekti ve cam panellerle ayrılmış bölmelerindeki masalarında çalışan mühendis ve kimyagerlerle görüştükten sonra laboratuvara yöneldi.

Üstünde tüpler, beherler, renk renk solüsyonlar ve birçok laboratuvar gereçleri bulunan uzun masaların dizili olduğu geniş çalışma alanında bir kişi vardı. Ve Sarp için ne mutlu ki bu Güneş'ten başkası değildi.

Genç kız önündeki deftere hızlıca not alırken elindeki tabletin de muhtemelen hesap makinesini kullanıyordu. Bir yandan da gerdan kırmalarına, oturduğu taburenin tepesinde dans etmelerine bakılırsa, Sarp'ın durduğu açıdan görünmüyordu ama belli ki kulaklıkla müzik dinliyordu. Sarp yavaşça yaklaşıp omzunun üstünden uzanarak yazdıklarını görmeye çalıştı. Kızın uğraştığı iş, prototip ürünlerin beklenen maliyet analizleri için seri üretim girdilerini hesaplamaktı ve genç adamın görebildiği kadarıyla hızlı ve dikkatli çalışıyordu. Biraz daha yaklaşıp sayfanın tamamını görmeye çalışırken, Güneş yazdığı son satırın altını çizdi ve çizginin altına büyük harflerle bir şey yazdı: 'SAPIK MISIN??'

Sarp kulaklıkları çıkarıp taburesinin üstünde kendisine dönen kıza gülümsedi. Kot pantolon ve beyaz tişörtün üstüne beyaz iş önlüğü giyen kız açık bıraktığı saçları ve rimelle dudak parlatıcıdan ibaret makyajıyla duru bir güzelliğe sahipti. Keşke Sarp'a bakan gözlerindeki alaycı ifadenin yerinde samimiyet, sıcaklık, beğeni, hoşlanma gibi hisler olsaydı da genç adam varlığını artık kesin olarak kabul ettiği duygularını kıza anlatabilseydi.

- Sapık değilim. Sadece ne yaptığına bakıyordum. Neden burada çalışıyorsun?

- Yalnız olmayı tercih ediyorum. Etrafta insanlar olunca canım muhabbet etmek istiyor. O yüzden o gün yapmam gereken her şeyi sabahtan boş bulduğum bir yerde yapıyorum.

IŞIKTANWhere stories live. Discover now