Bölüm 30

21.8K 1.6K 355
                                    

Komşular, akşam güncelleme varmış, bölümü vakitlice atıyorum. Tan gelmeden evvel mevcut ortamı biraz karmaşık da olsa yüksek tempoda anlattım. Hikayenin gerisini bağlayan önemli noktalar bunlar. Hukuki boyutunda belki hatalar olabilir. Elimden geldiğince yazdım. Sürç-i lisan ettiysek affola. Bu arada cast yok dedim ama bu kuzu da burada dursun.. ❤️❤️

14 Nisan 2017, İstanbul

Ozan'ın okulda olağan bir günüydü. Nermin Öğretmen, yaptığı sınavda çözebileceğinden emin olduğu soruları belli ki dikkatli davranmadığı için yanlış cevaplayan Ozan'ın annesiyle konuşması gerektiğini düşündü. Çünkü hem kendisi hem de rehber öğretmen çocukla ilgileniyordu ama bu dikkat dağınıklığı problemini sene başından beri çözememişlerdi. Çocuğun sürekli gittiği psikoloğun haberdar edilmesi ya da belki de artık bir çocuk psikiyatristiyle görüşülmesi düşünülebilirdi. Işık Hanım çok ilgili ve işbirlikçi bir anneydi ama Ozan'ın geçen yılki öğretmeni çok farklı bir profil çizdiğine göre belli ki çocuk annesinin tüm çabasına rağmen dedesinin kaybının üstesinden gelemiyordu.

Genç kadın, oğlunun öğretmeni aradığında yorucu bir toplantıdan yeni çıkmıştı. Nermin Hanım'ın anlattıklarının zaten farkındaydı Işık ve hayır, oğlunu psikiyatri uzmanının tavsiye ettiği gibi ilaçlara mahkum etmek istemiyordu. Babasının ruhsal problemleri kızı zaten korkutuyordu, Ozan babasına çekerse ne olacaktı? Dolayısıyla ilaç seçeneği kızın hiç hoşuna gitmiyordu. Oğlunun onu üzen gerçek problemleri vardı ve bunları öyle ya da böyle çözüp çocuğu bunalımdan çıkarmak kendi vazifesiydi.

Haftada bir gördükleri psikologlarını aradı Işık. Durumu zaten defalarca konuşmuşlardı.. Orçun Bey yine aynı şeyleri söyleyince Işık yanlış yaptığı noktalarda kendini sorguladı bir kez daha. An itibariyle psikoloğun gördüğü en ciddi sorunlardan biri yalıdan taşınmış ve babaanneden ayrılmış olmalarıydı, Orçun Bey Işık'la da görüşme yaptığı için kızın kayınvalidesine neden kızgın olduğunu biliyordu ama her zaman olduğu gibi arayı düzeltip, çocuk biraz rahatlayana kadar yalıya geri taşınması yolundaki tavsiyesini tekrarladı.

Işık, eve döndüğünde yorgun argın yayıldı Ozan'ın suratsızca çizgi film izlediği kanepeye ve uzanıp başını oğlunun kucağına koydu. İşten geldiğinde bunu yapmak günün bütün stresini alıyordu. Ozan annesinin masallardaki prensesler gibi altın rengi görünen saçlarını çok severdi. Genç kadın tokalarını çıkarıp saçlarını serbest bırakınca Ozan'ın küçük parmakları aralarına girip oynamaya başladı ama bunu yaparken eskiden olduğu gibi tatlı tatlı kıkırdamıyordu.

Işık ne zamandır oğluna ulaşamadığını hissediyordu. Ozan dedesi gittiğinden beri içine kapanmıştı, etraflarındaki herkes gerçekten çaba gösteriyordu, psikoloğu, öğretmeni, Metin, Kerem, Filiz, Sevil, Orhan, Güneş, hepsi çocuğun çevresinde pervane olmuşlardı. Sınıf arkadaşlarının aileleri bile sırf Ozan ve Işık'ı davet etmek için her fırsatta etkinlik düzenliyorlardı. Genç kadın şirkette deli gibi yorulsa da her akşam Ozan'ı ya bir yere götürüyor ya da eve birilerini çağırıyordu. Bütün bu çabanın sonucunda ise hala elde koca bir sıfır vardı.

Ozan gerçekten iyi değildi. Dedesi yoktu, babaannesiyle sadece bazı hafta sonları görüşebiliyorlardı. Annesi ona kızgındı, bir kere tartıştıklarını görmüştü, anneannesi sık sık geliyordu hatta bir hafta burada bir hafta Bursa'daydı ama babaannesinin yeri başkaydı. Ozan kadının coşkulu sevgisine çok bağlanmıştı.

Daha büyük bir sorun ise küçük çocuk yıllardır umutla beklediği babasının hiç gelmeyeceğine inanmaya başlamıştı ve bu yüzdendi depresif halleri.. Işık bu meselenin kısa zamanda bir yola gireceğini tahmin ediyordu o yüzden de müdahaleden şimdilik kaçınıyordu.

IŞIKTANWhere stories live. Discover now