Bölüm 1

37.4K 1.9K 321
                                    


Sevgili dostlar. 12 Eylül vesilesiyle hangi görüşe mensup olursa olsun sadece düşündüğü için hayatını ya da hapiste yıllarını kaybeden herkesi hüzünle anıyorum. İnşallah gelecekte demokrasi ayıplarının yaşanmadığı bir ülkede yaşar çocuklarımız.

Haziran 2008, Bursa

Günday ailesinin şehrin hemen dışında, nesillerdir ipekböceği yetiştirdikleri geniş dutlukların ortasında, yıllara meydan okuyan çiftlik evinin ön bahçesinde yurt dışından dönen çocukların tatlı telaşesi vardı.

- Işığım, yavrum, kızım, nasıl özlemişim seni. Annesinin kuzusu...

- Anneciğim, yeter ama nefes alamıyorum. Zaten beş yıldır evden ayrıyım. Alışmadın mı bensizliğe daha?

- Anne olunca anlarsın. Kolay mı evlat kokusuna hasret kalmak? İstanbul'dayken her haftasonu evdeydin ama Londra'dan iki kere geldin sadece. Koskoca bir yıl, kolay mı?

Işık'ın babası Bahtiyar Bey, karısına çıkıştı.

- Yeter ama, uzattın hanım. Hadi kurun sofrayı, acıktık.

Sema Hanım, surat beş karış oturan Bahtiyar Bey'e küskün küskün baktıktan sonra emektar çalışanı Muteber Hanım'la birlikte mutfağın yolunu tuttu. Yıllarca aşıktı bu adama, yoksa katlanamazdı herhalde. İstanbul'da, baba evinde prensesler gibi büyütülmüş, kendileri gibi muhacir kökenli, Bursa'nın sayılı ipek üreticilerinden bir ailenin biricik oğluna görücü usulü verilmişti. Nasıl da yakışıklıydı o zamanlar, nasıl da vurulmuştu ilk bakışta... Tarık Akan'a benziyor diye arkadaş arasında Damat Ferit'miş lakabı... Öyle boylu boslu, öyle mavi boncuk gibi gözlü, hala daha yakışıklıydı Bahtiyar Bey.. Gel gelelim huysuzdu işte..

Bahtiyar Bey gerçekten de huysuz, sert, gelenekçi, inatçı bir adamdı. Eski kafalıydı, babası onları nasıl büyüttüyse kendisi de üç kızını ve kızkardeşinin oğlu Semih'i öyle büyütüyordu. Hepsi aynı çatı altında yaşayan büyük bir aileydiler ve herkes Bahtiyar Bey'in kurallarına eksiksiz uymakla yükümlüydü.

En büyük kızı Işık'ın İstanbul'da üniversite okuması baştan beri rahatsız ediyordu adamı. Ona kalsa Uludağ Üniversitesi'nde İşletme ya da ona benzer bir şeyler okusa sonra da işleri babasının üzerinden alsa iyiydi ama kızın inadı kendisine çekmişti maalesef. Tutup İstanbul yazmıştı gizli gizli. Kazanınca da gideceğim diye tutturmuştu. Semih de aynı sene, ki sınava üçüncü girişiydi, İstanbul'da bir özel üniversiteye kapağı atmasa Işık zor giderdi Teknik Üniversite'ye ya şansına dua etsindi.

Hem dayısında kalacak olması hem de Semih'in de göz kulak olacağına söz vermesi sayesinde gidebilmişti Işık çok istediği Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü'ne. Ev ve okul dışında herhangi bir yerde bulunması kesinlikle yasaktı ve dayısı, Bahtiyar Bey'e söz verdiği için kendi çocuklarından daha katı kurallara tabi tutuyordu kızı.

Işık, baktı ki okul saatleri dışında sosyalleşemiyor, kendini derslerine verdi ve çift anadal yapmaya girişti. Endüstriyel Tasarım ile Mimarlık derslerini birlikte almaya başlayan genç kız son derece başarılı not ortalamalarıyla üçüncü sınıfı bitirdi ve Öğrenci Değişim Programları ile İngiltere'de bir yıl geçirme şansı buldu, tabii ki zorla başvuru yaptırdığı Semih'in de gidecek olması sayesinde bu şansını kullanabilecekti.

Londra'daki bir yılın ardından işte yine Bursa'daydılar. Semih'in gitmesine sebep olduğu için yeğenine iyice sinir olan Ferhunde Hanım, oğluyla köşeye çekilmiş, fısır fısır bir şeyler konuşuyordu. Bahtiyar Bey ise nihayet ağzını açtığında hiç hoş şeyler söylemedi doğrusu.

- Şu oğlan üç yılda güç bela kazandığı okulu vaktinde bitirdi ama sen bitiremedin öyle mi Işık Hanım? Ne demeye kendi kafana göre Mimarlık okumaya kalkıyorsun, müteahhit miyiz kızım biz? Okulunu bitirmediğini söylemeye mecbur kalana kadar haber de vermiyorsun 'ben böyle bir halt yedim' diye. Madem yaptın öyle bir şey, ne demeye İngilterelere gittin de okulu uzattın?

IŞIKTANWhere stories live. Discover now