2.BOLUM

21.1K 1.1K 78
                                    

Burcu, Alinin sorusuna tebessüm ederek cevapladı,

"Annesinin eve çıkması gerekti, o yüzden ağlıyor, Merak etmeyin"

  Aslında Ali de anlamamıştı neden merak ettiğini. Çocuk ağlamıştı sadece ne vardı ki bunda, ama içini acıtan bir şey olmuştu o çocuğun ağlayışında. Anlamadı, anlamlandırmadı, belki içli içli anlayışı acıttı içini belki de gözünden boncuk boncuk akan damlalar. Neydi bu çocukta ki iç acısı? Niyeydi?
 
Çalan kapı ile gözlerini silip kapıyı açtı Deniz, Furkanın kucağında kendisine atılarak  ağlayan oğlunu alıp hemen omzuna yatırdı, oğlu her hıçkırdığında içinden bir şeyler koptu, her anne dediğinde yüreği sızım sızım sızladı. Bir yandan sırtını sıvazlıyor bir yandan da 'yok bi şey oğlum, ağlama' diye mırıldanıyordu, baranının, tek göz ağrısının goz yaşları dinsin diye, dikkatini Furkanın sesi ile kopardı oğlundan,  Furkan sessizce konuştu
 
" abla, ilk kez bu kadar ağladı bende getirdim"

Anlamamıştı niye bu kadar ağladığını ama farklı bir sızı düşmüştü içine, yine de Furkanı başı ile onaylayip 'hadi in sen aşağı' dedi ve içeri geçti.
  Sabahki izlediği haber yüzünden tüm dengesi bozulmuş, ondan izinsiz akan göz yaşlarını  oğlu görmesin diye eve çıkmıştı, ama Baranın böyle ağlayacağını hiç düşünmemişti ki! Normalde hiç yapmadığı bir şeydi aslında, Burcuya da Furkana da alışıktı, onların yanında hiç aramazdı kendisini ama bu kez farklı bi şey vardı yavrusunda, acaba hastalanacak mı diye düşündü korku ile, ne olur ne olmaz diye kendi çantasına bir yedek kıyafet ve Baranın kimliğini koydu, acil bir şey olursa hemen  çıkarım diye. Korkuyordu genç kadın; oğlunun saç teline zarar gelse yeri göğü yıkardı. Hem oğluydu, hem sevdiğinden kalan tek parça, böyle düşünürken bir damla daha  düştü gözünden oğlunun eline...
  
Aklı hala o çocukta iken zar zor yemişti poğaçasını. Anlamamıştı niye bu kadar düşündüğünü,  bitirdiği yemeğinden sonra garson kıza eli ile işaret vermiş yanına çağırmıştı. Burcu hemen not defteri ile gelip 'buyrun Efendim demiş, ve beklemişti. Ali düşündü neden çağırmıştı ki bu kızı, o çocuğu sormak için mi? Evet! Ama sorabildi mi? Hayır. Kafasından düşüncelerini kovup baktı genç kıza.

"Bana tatlı bir şeyler getirir misiniz?"

Burcu özel bir isteği olmayan adama peki diyip uzaklaşmıştı. Sabah denizin yaptığı kurabiyelerden getirmiş yanına da bir dilim kek koymuştu. Tabağı bırakıp  ' başka bir isteğiniz var mı' diye kibarca sorduğunda, Hayır anlamında başlarını sallayan adamlara gülümseyip yeniden kasaya ilerledi.
 
  Aklı o çocuktayken dalgın dalgın aldı kurabiyenin birini eline, bir ısırık iki ısırık derken geçmiş gelmeye başladı aklına, sevdiği kadın da yapardı böyle şeyler. Hatta en sevdiği şeydi önüne gelen kurabiye ve kek. Bir kurabiye daha aldı eline, kokladı önce sonra minik bir ısırık aldı. Bu kurabiye aynı denizinin yaptığı kurabiyeler gibiydi, aynı tattaydı aynı kokudaydı, aynı histeydi, bunlar aynı denizdi!
  evde ne zaman yapsa ya kutu ile ona getirir ya da hemen arar gel sana kurabiye yaptım derdi. Bazen kızardı ona 'bak kaç gün oldu daha yapmadın benim kurabiyeleri' diye. Şimdi kızacak bir denizi bile kalmamıştı ki!

Gözleri eskiye dalan adamı farketti Can. O da tadına bakar bakmaz hatırlamıştı. Nasıl hatırlamasın ki ömründe Deniz kadar güzel kurabiye pasta yapanı tanımazdı. Anladı karşısında ki adamın dolan gözlerinden denizi düşündüğünü. 'Ulan' dedi içinden.
'Ulan yazık ettiniz kendinize'.

   "Aklına geldi dimi?"

   Can'dan gelen soru ile usulca başını salladı.

   "Aklımdan çıkıyor mu ki?"

   Aldığı cevapla yutkundu Can.

  "Gözlerinde hala aşk var Ali"

  Aslında bu bir tespit değildi, bunu herkes bilirdi. Herkes görürdü, şimdi şurda deniz olsa, anlardı Alinin gözlerinden sevgisini. Ama  Bunlar sadece  Aliyi konuşturma çabası idi.

Deniz Yanıyor!Where stories live. Discover now