25. BÖLÜM

19.8K 1.1K 234
                                    

Sabahı sabah etti ikisi de, kadın  korkusundan, adam içinin acısından...
  Kadın üstüne  gelen duvarlara karşı inim inim inledi, adam içinde inleyen yüreğine...
  Kadın aklına gelen eskiler yüzünden ağladı, adam yaşayamadığı eksikler yüzünden..
Kadın hıçkıra hıçkıra ağladı, adam kadının gözyaşları içinde boğulup kaldı...
  Kadın kendisine uğramayan mutluluğa kederlendi, adam kendisinden giden mutluluğa...
Yine ve yine; 
Kadın öldü , adam gömüldü.

Gözünü ne zaman kapatacak olsa, yıllar öncesinde yaşadığı lanet olay gelmişti aklına, ne zaman göz yaşı dinse, o günlerde akan göz yaşları geldi aklına.  Tüm gece boyunca gram uyku girmedi yaşı kuramayan gözlerine. Ağlamaktan dolayı kısılan sesi ise işin cabası.
  Deniz ölecekti, bunu farketti, bunu hissetti. Ama nerde nasıl ölecekti bilemedi. Ettiği tek dua şu oldu tüm gece
"Allah'ım, evladımın gözünden yaş düşmesin ölümüme"
Zalim bir duaydı. Acımasız. Evladının canı acımasız diye yüreğini acıtmıştı Deniz. Ölünce arkasından üzülecek ne anne  babası ne kardeşi ne  de seveni vardı. Ağlasa ağlasa evladı ağlardı. Deniz bunu bile istemedi. Oğlu onun yüzünden yaş dökmesin..

Boşa koysa dolmadı, doluya koysa almadı. Tüm gece  sorguladı Ali. Tüm gece. Denizi değil, kendinde ki Denizi sorguladı. Sahi ne kadar kalmıştı içinde Deniz? Ya da kendisi Denizde ne kadar kalmıştı?
  Bir şey olsa koşup yardım etmek istiyor, ama durup dururken de canını yakmak istiyordu. Neden? Ne oluyordu ki Ali kendi canını alma pahasına Denizin canını yakıyordu.
Doğru, Denizin canını yakarken kendi canını alıyordu...

Sabah saat sekize gelirken kıyafetlerini giyinip, oğlunun odasına girdi. Gece  uzun süre oğlu da uyumamıştı, sanki anne babasını hissetmiş gibi. Bu yüzden şuan uyuyordu, alnına varla yok arası bir öpücük kondurup çıktı odadan.  Merdivenlerden ağır ağır inerken , her adımın da  acımasız yüzünü ortaya çıkarmaya çabaladı. Dün gece yeterince eskisi gibi olmuştu. Ama artık olmayacaktı. Içinde ki hırs bitmedikçe de olmazdı.   Bodrum katına gelince derin bir nefes çekti içine. Bir gece de bu kat bile Deniz  kokmuştu, Deniz olmuştu.
  Kafasını silkeleyip önünde ki kapıyı açtı. Yorganı yastığı bir köşeye atılmış boş yatak gözüne  çarptı ilk. Ardından   sağa sola savrulmuş kıyafetler. Çatık kaşlarla taradı odayı. Dolap ile duvar arasında elleri saçlarını tutmuş şekilde uyuyan kadını gördü. Solgun yüzüne rağmen kızarmış göz çevresi fazlasıyla ağladığını gösteriyordu. Içinde bir yer  sızlarken dışına buz kütlesi yerleştirdi. Bu odada kalmak istememe sebebini çok farklı sandı, korkuları değil de keyfi sandı.
  Saçılan kıyafetlerden bir pantalon ve     kazak aldı. Dibine kadar geldiği kadının kucağına attı elindekileri. Uykusu çok hafif olan Deniz sıçrayarak uyandı hemen. Şişmiş, şaşkın gözlerle baktı başına cehennem zebanisi gibi dikilen adama.

"Çabuk giy şunları, doktora  gideceğiz!"

Merhamet gösterdiği konu da bile, merhametsiz davranıyordu.

"Tamam"

Sakince, kısılan sesi ile tamam dedi sadece. Diyecek başka bir şey mi vardı ki!
Odadan çıkan adamla hızla kalkıp giydi üstünü, banyoda ki aynada saçlarını gelişi güzel topladı. Aynada yüzünü incelediğinde acı dolu inleme döküldü dudaklarından sadece, akacak yaş bile kalmamıştı...

Üst kata çıkar çıkmaz gözleri oğlunu aradı, normalde uyanırdı bu saatlerde, tam üst kata çıkan merdivene yönelmişti ki Alinin sesini duydu yine

"Daha uyanmadı, gel hemen gidelim"

Omuzları düşmüş şekilde yine arkasını dönüp dış kapıya yöneldi. Ali önden, Deniz arkadan arabaya yürüdüler, Ali sürücü koltuğuna, Deniz yolcu koltuğuna binerken hâlâ ve hâlâ sessizlerdi. Alinin içinde korku vardı, doktor da bir sıkıntı çıkacak korkusu, Denizin içinde acı vardı. Doktorda duyacağı şeylerin canını acıtacak şeyler olduğunu hissetmiş gibi...

Deniz Yanıyor!Där berättelser lever. Upptäck nu