14.BÖLÜM

16.3K 928 88
                                    

Şarkı ile okumanızı tavsiye ederim:) iyi okumalar

  Adliye koridorunda kucağında oğlu ile bekliyordu. Susmuştu. Sadece oğlu ile konuşuyordu. Geri kalan herkese susmuştu. Küsmüştü.
Hayata küsmüştü. Kendine küsmüştü. Aliye küsmüştü. Baran hariç herkese, her şeye küsmüştü. Dün geçirdiği baygınlıktan sonra kendine gelince tepkisizliğe bürünmüştü yine. Anıl hemen avukat ayarlamıştı, pek ümidi olmasa bile...

Koridorda yanında Can ve başka bir avukatla gelen Ali; ateş açan gözlerini Denize ve kucağında ki oğluna dikti. Bu kadını çok özlemişti. Eğer böyle bir şey olmamış olsaydı, çeker sarılırdı, öper koklardı. Şimdi, Denizin oğluna yaptığı gibi...

Gidip Denizin dizleri önüne eğildi. Barana kollarını açtığında, çocuk korku ile annesine iyice sokulmuştu. Acı ile yumdu gözlerini Ali. Açtığında zehir saçarak baktı Denizin gözlerine. Tam konuşacaktı ki Deniz konuştu

"Bırak, son zamanlarımızı bize bırak!"

...

Yeşim, karşısında takım elbisesi içinde yüreğini hoplatan adama baktı. Özlemle, sevgi ile  baktı. Ama bunlar bakışının arkasına sakladığı şeylerdi. Dışına öfke yansıttı. Canı yana yana yakacaktı Canı!

"Ooo Can bey! Savunmayı iyi hazırladınız mı bari?"

Can, Yeşimin ne yapmak istediğini anlayınca ses çıkarmadan bekledi. Yine zehir kuracaktı, anlamıştı

"Aaaa olmuyor ama böyle, şimdiden başla konuşmaya, ÖLDÜRMEYE. Bir anda vurursan darbelerinin kaldıramayız mazallah!!"

Karşısında sustukça daha da sinirlendi Yeşim. Öfkesi dağları geçecek kadar fazlaydı. Yumruk yaptığı elleri ile Canın göğsünü dövmeye başladı

"Konuşsana be adam! Konuş! Nasıl kör ettin vicdanını? Nasıl sağır ettin merhametini ha nasıl?

Gövdesi acıdığından değilde, sevdiğinin elleri acır diye tuttu küçük yumruk halinde olan elleri. Alınlarını dayadığında Yesimin sakinleşmesini bekledi. Derin derin nefes alan Yeşim, burnuna dolan koku ile daha da ağladı .  Bu adama ölürdü. Bu adama helal olmak isterken, kendi ağzı ile yüreğini haram etmişti.

"Sakin ol, elimden gelen bir şey yok Yesim. Savunmayı ben yapmayacağım, ben sadece Alinin bilmesi gerektiğine inandım. Ve inandığım her şeyi derim, yaparım. Bilirsin"

Gözünden düşen yeni bir damla ile kendini hafif uzaklaştırıp baktı Canın gözlerine. Artık her şey başlamadan da olsa bitmişti. Daha da saklamaya gerek yoktu.

"Keşke bize de inansaydın, inansaydın da biz diye bir şey olsaydık!"

Duydukları ile sarsılan adam arkasını dönüp Denizin yanına giden kıza baktı. Uzun uzun baktı. Aralarında az mesafe olsa bile, dağlar girmişti artık. Bir gün birleşirler mi? Allah bilir...

...


"... DNA testi yapılması  gereğince mahkeme 18 Eylüle ertelenmiştir!"

Yirmi üç gün! Oğlu ile kendisine verilen son yirmi üç günü vardı. Ömrünün son yirmi üç gününü yaşayacaktı. Kucağında Baran, kolunda Yeşim ile sarsak adımlarla çıktı adliyeden. Arabaya bindiğinden itibaren hiç konuşmadı. Sorulan sorulara cevap vermedi, derdini açmadı. Sesini çıkarmadı. Sadece uyuyan oğlunu izledi, öpüp kokladı.

Arka koltukta perişan halde olan kadını izledi Anıl uzun uzun. Bu kadının çektiği çileyi kimse çekmemiştir emindi buna. Acaba kaçırsam mı buralardan diye düşündü, sonra Alinin onları bulacağına emin olduğu için vazgeçti. Şimdi elinden gelen tek şey mahkemeyi beklemekti.  Ama biliyordu ki, bu mahkemede bu kadının yürek kalemi kırılacaktı...

Deniz Yanıyor!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin