19.BÖLÜM

17.5K 1K 158
                                    

  Günler geçse bile Deniz her gün daha da kötü olmuş, doğumdan kalan kiloları bir türlü veremeyen kadın şu beş gün içerisinde zayıflamaya başlamıştı bile. Göz altlarında oluşan mor halkalara, gözünün akına oturan kana rağmen  hala fazla güzeldi. Ama insanın güzel olması önemli değil ki. Bunu çok iyi anladılar. Birde ne derler, Allah çirkin şansı versin derler. Güzellerin bahtı çirkin oluyormuş da o yüzden.
    Aradan geçen beş günde Mehmet her gün yaptığı yüzsüzlük ile Yesimin yanında bitmiş. Elinden geldiğince Denize destek olmak istemiş ama Denizin bırak buna izin vermesini, Mehmeti sorgulamaya bile hâli yoktu.
Buna krizi fırsata çevirmek denilebilir belki ama Mehmet, Denizin durumu sayesinde Yeşim ile baya samimi olabilmişti.

"Ya Mehmet beni delirtme!"

Sabah Yesimin uyurken ki fotoğrafını çekmiş, şimdi de Yesimi bunlarla tehdit ediyordu

"Akıllı mısın ki delireceksin kızım? Bak benimle bu akşam yemeğe gelmezsen rezil ederim seni! Koskoca Yeşim Ertaş; üzerinde kendine iki benden büyük gelen ayıcıklı pijama ile oyuncak ayıya sarılırken."

Sona doğru Mehmet kahkahalara boğulurken Yeşim sinirden  yerinde tepiniyordu. Mehmet içinden saf bu kız diye gecirdi. O halinden utanan  bir saf! Ne kadar güzel, tatlı göründüğünü bir bilse...

"Seni gebertirim! Iyi akşam yemeğe gidiyoruz başımın belası iyi"

Büyük bir bıkkınlıkla kurmuştu cümlesini, Mehmet duyduğu şeyle yüzüne yine huzur veren gülümsemesini yerleştirdi ve huzur bulmak istediği kıza  baktı, uzun uzun...

"Yeşim, yarın Baranı almaya Denizi biz mi götürsek?"

Sahiplenici ses tonu içini ısıttı sanki Yeşimin

"Oluuur"



....



"Babacım yeter artık, ağlama oğlum, Yusuf Baran, yeter oğlum..."

Sabah beri içli içli ağlayan çocuk artık sabrını taşırmaya baslamıştı. Bir çocuk aralıksız anne diye nasıl ağlayabilirdi ki?! Artık sabrı tükenen adam kendi odasında turlarken bir yandan yalvarıyordu.  Barana bakıcı bulamadığı için onu yanında şirkete getiriyordu. Şirketi birbirine katsa bile en azından içi rahat ediyordu adamın.

"Oğlum tamam yeter Baran lütfen"

Nerdeyse koca adam sinirden ağlama noktasına gelmişti. Niye böyleydi bu çocuk anlamadı, genç adam şu altı günde sabır taşına dönmüştü.

"Ne oluyor burda Ali, Baran niye bu kadar  ağlıyor?"

Odaya elinde dosya ile giren Can, dosyayı bir köşeye atıp, hemen Alinin yanına gitti. Kollarına aldığı çocuğu odada  gezdirirken Ali kendini bıkkınca koltuğa bıraktı.

"Durmuyor eşşek sıpası"

Hâlâ ağlayan çocuğa içi parçalanan Can, arkadaşına dönüp tıslar gibi konuştu

"Müstehak sana! El kadar çocuğu annesinden ayırırsan olacağı buydu!"

"Kes sesine Can! Madem ayırmamı istemiyordun gelip demeseydin!"

Can duyduğu şeyle beyninden vurulmuşa döndü. Bu dingil söylemeseydin mi diyordu? Kucağında ki Baranı odadan çıkarıp sekretere uzattı.

"Ben buraya dönene kadar bu çocuk susmuş hatta gülüyor olacak, yoksa ben seni ağlatırım!"

Hiç bir suçu olmayan kadın şaşkınca kucağında ki çocuğa bakarken onunla ilgilenmeye başlamıştı bile. Odaya geri dönüp kapıyı hızla çarptı Can. Çok olmuştu Ali bey! Onun için neleri yapmıştı ama ne işitti!

Deniz Yanıyor!Where stories live. Discover now