13.BÖLÜM

16.5K 922 115
                                    

  Eceli bekler gibi bekledi Deniz. Gelecekti bunun farkındaydı. Korkuyordu, kahroluyordu ama bu gerçekleri değiştirmiyordu ki. Saatlerce sessiz sessiz ağlayarak izledi oğlunu. Dakikalar saatleri devirdikçe yüreğine bir bir indi darbeler. Geçen her saniyenin hesabını soracaktı bunu biliyordu. Perişan  hale gelmişti ağlamaktan ama durduramadı kendini yine de. Oğluna dalmış bakarken çalan kapı zili ile yumdu gözlerini. Işte gelmişti ölüm vakti...

  Candan duydukları ile nefessiz kalmıştı. Nasıl yapmıştı bunu Deniz? Ihanet etti yetmemiş gibi çocuk yaptı. O da yetmemiş o çocuğu gizlemişti. Bir kadın nasıl bu kadar zalim olmuştu. Hadi kendisini evladından uzak tutmuştu peki ya bir çocuğu babasız nasıl bırakmıştı. Ki kendi de babasız büyümüşken! Bencildi işte. Bencil!

   Ağır adımlarla, korku ile kapıya yürüdü Yeşim. Yolun sonuydu bunu anladı. Herkese mum yutturan Yeşim bile korkmuştu şimdi. Ilk kez Aliden korkmuştu!  Besleme çekip açtı kapıyı. Kapıda iki perişan ama kızgın adamı görünce acı ile yutkundu. Alinin bakışlarındaki nefreti görünce bir adım geriledi. Kendi de o öfke de yanacaktı bunu anlamıştı bakışlardan...

  "Ali bir din-"

  Daha cümlesini tamamlamadan Ali gece yarısı olmasına rağmen bağırdı

"Neyi dinleyecem lan! Denizin yalanını mı senin ona ortaklığını mı?"

Dolan gözleri ile Yeşim çıkıştı bu kez

"Bunu yapmaya sen mecbur bıraktın bizi!"

Yeşimi kolundan tutup kendine çektiği gibi tısladı. Suan bu adamın gözü öfke doluydu. Kolunu pranga gibi sıktığı kızın Yeşim olduğunun bile farkında değildi

"Kes sesini Yeşim. Seni de gebertirim. Ben zorladım öyle mi? Asıl bundan sonra göreceksiniz zorlamayı!"

  Yine fazla öfke yine yanlış kararlar yine acı...
  Yesimin acı dolu inlemesi ile savurur gibi bıraktı kolunu. Kafasını çevirip karşıya baktığında, 3 yıldır görmediği, yürek yangınını gördü. Işte her şey durmuştu. Küçük kadını karşısında duruyordu. Perişan halinden ağladığı belliydi ama hâlâ çok güzeldi bu kadın. Biraz kilo mu almıştı sanki? Ama yakışmış ona bu hali. Önceden aşırı zayıftı. Bembeyaz teni hâlâ parlıyordu. Ya gözleri? Güneşiydi onlar Alinin. Şimdi gece olmuştu. Güneş batmıştı. Uzun uzun süzdü hasretini...

  Tam odadan çıkarken görmüştü ömrünü. Yılların acısını. Gönlünün tek sancısını.. görünce durmuştu dünya sanki. Ne de çok özlemisti bu adamı. Buram buram hasret koktu ortalık. Ne de çok sevmişti bu adamı. Bu adam her şeydi ona...

  Karşısında sessiz sessiz gözyaşı döken kadına baktı sadece. Özlem yakarken buraları izledi sadece. Dakikalarca izledi. Yeşimin sesini duysa bile tepki vermeden izledi. Özlemişti. Kendi gözünden de düştü bir kaç damla yaş. Elini kaldırıp silemedi. Güçsüzdü sanki.

  Dakikalarca olan bu bakışmayı, uykulu gözlerle odadan çıkıp annesinin bacağına sarılan Baran bozdu. Bacaklarında Ki eller ile irkilip gözlerini hemen oğluna çevirdi Deniz.  Baran herkesten önceydi onun için. Eğilip oğlunu kucakladığı gibi içeri gidip Barana yelek giydirdi. Kucağında oğlu, gözünde yaşları, yüreğinde yangını ile geri döndü. Koridor boş olunca oturma odasına ilerledi. Yeşim tekli koltukta ağlarken, Ali sabit bir noktayı izliyordu. Can daha soğuk kanlı görünüyordu tabi içini kimse bilmez. Sessizce gidip tekli  koltuğa oturdu. Baranı göğsüne yatırıp yere bakmaya başladı. Kafasını kaldırsa Aliyi görecekti. Görmek için can attığını, görmeye korktu!  Ortamda uzayıp giden sessizliği yine meraklı Baran bozdu.

"Anne"

Oğlunun sesi ile hemen gözlerini ona çevirdi.

"Efendim annem?"

Deniz Yanıyor!Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα