29. BÖLÜM

19.3K 1.2K 421
                                    


Vicdan azabı...  ne büyük bir ceza. İnim inim inletir insanı. Körelmiş bir bıçak olup; acıyı katlaya katlaya deşer insanı. Ya da amansız bir kurşun olur;  tam kör noktadan vurur..

'Keşke'... bu kelime bir insana en büyük en ağır gelen kelimedir. Pişmanlık içerir, yaptıklarına, yapamadıklarına..

Allah perişan etsin ama pişman etmesin kimseyi...

   Ali, kor alevlere atılmış, cayır cayır yakılmıştı vicdanı tarafından. Acıların en büyüğü ile denenmişti ve o acıyı kendi getirmişti. Evlat acısı...
Bir insanın ömrü boyunca unutamayacağı, boşveremeyeceği, sineye çekemeyeceği bir acı.
Bir insan, anne babasını toprağa gömer, sevdiğini, eşini, kardeşlerini, arkadaşlarını hepsini ölünce toprağa gömer de bir tek evladını gömemez. Evlatlarının ölüsü bile gönülde taşınır. Insan herkese yakıştırır kara toprağı da, bir evladını yakıştırmaz. Yakışmaz çünkü. Her evlat, anne babasının meleğidir.
Söyleyin meleklere ölüm yakışır mı hiç?

  Ali daha varlığını bile saatler önce öğrendiği, nohut kadar olan, mucizeyi kaybetmişti, Hatta Denizin dediğine göre; katletmişti!

O böyle olsun istememişti! O mucizeye sıkı sıkı tutunmak istemişti, o mucizeye şimdiden aşk bellemişti, çünkü mucize yaşasaydı, aşkının kurtarıcısı olacaktı...

 
Deniz yatakta acı içinde kıvranırken, başına toplanan doktor ve hemşirelerin telaşını, denizin 'senin yüzünden' diye haykırışlarını duvara dayalı şekilde, şokta gibi izledi.

Denizin bilincini kaybetmesinden sonra beyaz hastane çarşafında gördüğü fazlaca kan ile bir hıçkırık koptu dudaklarından, yaslandığı duvardan hızla ayrılıp Denizin dibine geldi, hâlâ müdahale eden doktorların, 'uzak durun, işimize engel oluyorsunuz' ikazlarını duymadı. Denizin solgun yüzüne gözyaşı içinde kondurduğu öpücükten sonrası kendi için  de koskaca bir karanlıktı...



...



Yaptığı düşükten sonra bir hafta hastanede hem düşük sebepli hemde vücudunun fazla halsiz zayıf olduğundan ötürü yatmıştı. Şimdi ise araba da, eve doğru gidiyordu. Başını arabanın camına yaslayıp yolun biran önce  bitmesini diledi zira  midesi fazlaca bulanıyordu.

"Daha çok mu var eve"

Halsiz sesi ile gözlerini açmadan sordu. Midesi iyice kötüleşiyordu çünkü

"On beş dakika falan, ne oldu iyi misin?"

Ilk önce cevap vermemeyi seçse de, ağzına gelmeye başlayan acı su ile hızla konuştu

"Ali dur dur"

Yanında ki kadının atan rengi ile arabayı hemen sağa çekti Ali.

  Duran arabadan ışık hızı ile inip hemen yere eğildi Deniz.  Sabah zorla yaptığı kahvaltıyı fazlası ile kusarken kasılan midesi gözlerini doldurdu. Bir anda sırtını sıvazlayan elle irkilse de, Ali olduğunu farkedince  kusmaya devam etti. Midesi tamamen boşalınca zangır zangır titreyen bacaklarına lanet etti. Dolan gözlerini daha da tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Yere oturup, ağlayan kadını kucağına çekti. Göğsüne yaslı olan kadının her hıçkırığı birer kör kurşun olup deşti göğsünü. Minik elleri ile sert göğsünü yumruklayan kadını dolu gözlerle izledi. Ard ardına inen yumruklar kendi canını değil de o minik elleri acıtıyordu. Kadının ellerini tutup vurmasını engelledi

"Beni boşver güzelim, ellerin kızardı, acımıştır da."

Kızaran ellere birer uzun buse  kondurdu. Yavaş yavaş sakinleşen kadın kızarmış gözlerini adamın acı içinde kıvranan gözlerine dikti

Deniz Yanıyor!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin