34. BÖLÜM

18.2K 1.2K 608
                                    

Elinde ki un kutusunun kayıp yeri boylamasıyla kurstakilerin dikkatini üzerine çekti. Anlamsız  bir sıkıntı vardı, iki göğsünün ortasında bir sızı, ağzında acı  bir tat...

"Deniz iyi misin?"

Gelen sesle kafasını salladı sadece. Iyi değildi, iyiyim demişti. Oğlunun sesini duymak için telefonunu çıkardı cebinden. Gelen yabancı numaradan mesajı gördü ekranda. Hissetmiş gibi titredi parmakları o mesaja tıklarken...

"Yusuf Ertaş ve Ben, Ayla,  yaptık her şeyi!"

Yazıyı okurken ağzına gelen acı su iyice arttı sanki. Kendisine yapılan oyunun sahiplerini hissediyordu zaten, ama şimdi ağzı ile demişti O, Neden?
Alinin numarasını tuslarken hâlâ titriyordu. Titreme ellerini geçip bedenini sarmıştı tamamen nerdeyse.

Çalan telefon açılmayınca tekrar tuşladı..
Tekrar,
Tekrar...

Ardı ardına aramasına rağmen cevap gelmeyince acele ile çıkardı önlüğünü.  Çantasını aldığı gibi attı kendini dışarıya, sokağın başında olan taksi durağına, koşar adım gitti. Atladığı taksiye  hemen şirketin adresini verdi,  bir yandan da Aliyi arayıp durdu. Neden bakmıyordu bu adam? Delirecekti nerdeyse.

Kırk dakikalık yolculuk geçmek bilmedi, istanbul trafiği ilk kez gözüne bu kadar battı, ilk kez bu kadar sebepsiz acıyı göğsünde hissetti..

Taksi şirketin sokağına girince daha durmadan parayı çıkarıp verdi şoföre. Şirkete yaklaştıkça artan kalabalığı gördü, polisleri, ambulansları... taksi daha durmadan inip kalabalığa koşmaya başladı. Insanları ite ite yaklaştı iyice. Polisin çevirdiği alanı gördü. Alinin bağırışını duydu..

"Oğluuuuum!!"

Sesin geldiği yöne çevirdi gözlerini. Aliyi iki kişinin zar zor tuttuğunu gördü. Alinin bakışını izledi. Gözlerini takip etti, çevrilen alana geldi gözleri...

Amansızca akmaya başladı gözünden yaşlar. Ne vardı orda? Oğlu neredeydi? Bu içinin acısı nedendi?

Kolunda ki çanta yeri boyladı, dizleri titrese de, yüreği ağzında olsa da ilerledi. Çevrili alanı iyice  görünceye dek ilerledi. Ruh gibi gezindi kalabalıkta. Sonra o alanda ki memurlardan birinin, bir kaç adım öte gitmesi  ile gördü.

Kaldırımda oluşan kan gölünü gördü..

Sere serpe yatan kadını...

Yüzü annesine dönük kalan Baranı...

"Baraaaaaaaaaan!!"

Tiz bir çığlık yükseldi boğazından, ilerlemeye çabaladı, onu tutan polisi itmeye, geri çekmeye çalışan insanları savurmaya cabaladı... Oğlunun üzerini örterlerken onu uzak tutmaya çalıştılar

"O , o benim oğlum bırakın beni, oğlumu göreceğim bırakın!!"

Çırpınışları, vurmaları bir anlık ise yaradı, oğluna doğru koştu...

"Baraaaan!"

Oğluna ulaşmasına engel oldu iki kol. Polis memurunun Denizi tuttuğu gibi uzaklaştırması daha da kötülestirdi Denizi...

"Bir şey yapsanıza! Oğlum düşmüş, canı yanmıştır, doktora götürün, ağlıyordur o şimdi bırak oğlumu susturacağım bırak beni!"

Hıçkırıkları artarken, yüzü sırılsıklam iken yalvardı polislere

"Kurban oluyum bırakın, oğlum yere düşmüş kaldırayım"

Bir yandan ağlayıp bir yandan yalvardı, yüreği yanan anne, ölmüş oğlu için başladı ağlamaya...

Deniz Yanıyor!Where stories live. Discover now