28. BÖLÜM

18.7K 1.2K 409
                                    

"Deniz!!"

Yere yığılan kadını yatağın üstünde ki battaniyeye sardığı gibi arabasına koştu Ümit. Arkaya yatırdığı kadını kontrol ede ede hastaneye giderken Aliye haber vermeyi bile unutmuştu. Gerçi Şeyma Hanım hemen aramıştı ama neyse..

Hastaneye geldiği gibi hemen sedyeye yatırdı genç kadını. Koridorda beklerken saçma bir panik vardı. Hamile değilim demişti, o kanama sebebi neydi ki? Yalan mı söyledi diye düşünürken inledi sinirle. Tabi yalandı!
  Nefes alamadığını hissedince karısını aradı, o gelirse nefes alabileceğini biliyordu. Aradığı telefondan bir kaç saniye sonra taptığı ses duyuldu

"Ömrümün yarısı?"

Kızgın, küs olduğu zamanlar bile böyle açıyordu ya bu kadın, ölüyordu ona..

"Canımın yarısı?"

Yutkundu.

"Dilzar'ım yanıma gelsene, kokuna ihtiyacım var "

Dilzar biçimli kaşlarını çattı. Ne olmuştu ki kocasına

"Ruhum nerdesin? geliyorum hemen"

Telaşlı sesine bile aşıktı. Sakince bulunduğu hastanenin adını söyledi ve kadınını beklemeye başladı. Şimdi Dilzar gelecek gergin olan bedenini gevşetecekti.
 

Içerde doktorların müdahalesi sürerken Ümit koridorda oturmuş, bekliyordu. Içerden iyi bir haber, kapıdan karısını. Çok geçmeden  huzur veren sesi duydu

"Ümit?"

Kocasının iyi olduğunu gören Dilzar derin bir nefes aldı. Yaklaşıp sarıldı kocasına, dolu gözlerle baktı, Ne çok korkmuştu Allah biliyor ya!

"Haykıran yürek, Dilzar, sakin ol güzelim, ben iyiyim"

Kolunun altına aldığı karısına, akşamları bahsettiği Denize olanları anlatıp beraber beklemeye başladılar.
 
Bir süre sonra Denizi normal odaya alıp, serumu bağladılar. Yorgunluk ile uyuyan kadının durumunu doktor Ümite söyledi

"Deniz hanım çok ciddi bir düşük tehlikesi yaşıyor, bebek anneye zor tutunuyor, en ufak bir sinir stres düşüğe sebep olabilir. Geçmiş olsun"

Yüzünü sinirle sıvazladı Ümit. Stres bebeğe zarar verir diyorlar, yahu bu kadının her zerresi  stres ki!

 

....

Toplantıda çalan telefonunu bakmadan meşgule attı Ali. Şuan çok önemli bir anlaşmanın eşiğindeydi, bugün zaten yeterince gergindi, zor idare ettiği toplantıyı bir de telefonla bölemezdi. Iki saatte bitmesi gereken toplantı dört saatin sonunda bitince yorgunlukla başını masasına yasladı Ali. Içinde anlamsız bir sızı, başında şiddetli ağrı ile ayaklandı eve gitmek için. Asansöre ilerlerken telefonuna baktığında Şeyma Hanımdan on dört cevapsız çağrı ile kaşlarını çattı. Hemen Şeyma Hanımı aradı, bir sorun olmamasını umarak

"Şeyma Hanım, bir sorun mu var?"

Kadın sabah beri ulasamadığı adamın sesini duyunca derin bir oh çekti

"Var Ali bey, var! Deniz hanımı hastaneye götürdü Ümit bey, durumu, kötüydü.."
 
Donup kalan adam bir kaç kez yutkundu, Ümiti arayıp hangi hastane olduğunu öğrendi. Nöbet geçirir gibi titreyen bedenine inat hız sınırını fazlası ile geçerek hastaneye vardı. Sahi buraya gelene kadar kaç kaza tehlikesi atlatmıştı?

"Ümit! Ne oluyor? Neyi var Denizin?"

Sesi bile titriyordu adamın,  Denizi kaybetme korkusu , ona bir şey oldu korkusu, bütün bedenini esir almıştı.

Deniz Yanıyor!Where stories live. Discover now