altmış sekiz

108K 5.6K 2K
                                    

[Sancak - Darmaduman]

Medya: Yıfrılarım♥

Bu bölüm heyecan_perisi_48 ninjama ithafendir.❤

💬

"Uzuncum ben diyorum ki," diye söze başladığım da sözümü kesti. "Ulvi." Omuz silktim. "Aman ha Uzun ha Ulvi ne fark eder? Ben diyorum ki biz bu Huysuz'u bir doktora götürelim. Sinirlerini falan aldırması lazım yani olmaz böyle. Şuna baksana," deyip karşı oda da Asaf'ın ifadesini alan Huysuz'u gösterdim. "Kaşlarını çatmaktan 4. Boğaz Köprüsü'nü inşa edecek. Hem benim annemle babam doktor, yaparlar bir kıyak."

Uzun komiserciğim bilgisayar başında işini yaparken bana kaşlarını çatarak baktı. "Kizum bilaman sus da."

Evet geldiğimizden beri konuşarak başını şişirmiş olabilirdim.

"Aa Uzun Bey Komiserciğim sen de mi karadenizlisin? Neresindensin? Kimlerdensin? De bakayım bana."

"Rizeliyim," dedikten sonra tekrar bilgisayarıyla ilgilenmeye başladı. Aman bu da pek bir konuşkandı. Karakola gelmiştik ve Asaf'la sözleştiğimiz gibi sonuna kadar inkar edecektik. Olmadı Asaf babasını arayacaktı. Ben bizimkileri arayamazdım, valla Ordu'dan buraya bana uçarlardı. Huysuz ilk önce Asaf'ın ifadesini almak istemişti. Birazdan beni çağıracaktı. Ulvi'den öğrendiğime göre onun adı da Hulusiymiş. Ben diyorum bunlar tam anlamıyla Uzun ve Huysuz diye.

Asaf odadan çıktığın da ben girdim. İfademizi sorgu odasında değil de normal bir oda da alıyordu. Sonuçta cinayet işlemedik ya, gayette masumuz. İçeri girip Huysuz'un karşına oturduğum da pişmiş kelle gibi sırıttım. "Görüşmeyeli nasılsın Huysuz Bey amcacığım?"

Çatık kaşlarıyla bana baktıktan sonra, "Hulusi Başkomserim," diye düzeltti. İkisi de aynı şey değil mi ama?

İfadeyi verdikten sonra dışarı da bekleyen Asaf'ın yanına gittim. Huysuz bize ders olsun diye bir geceliğine bizi 'misafir' edecekti. Asaf babasını arayıp bizi almasını söyleyecekti ama engel olmuştum. Önder amcayla babam sürekli konuşuyordu, onun kulağına gitmesini istemiyordum. Hem bir gece nezarethane de kalma fikri o kadar da korkunç gelmiyordu. Tamam belki biraz ama yanımda Asaf vardı. Bir şey olmazdı.

Nezarethanelerin olduğu kısma indiğimiz de polis Asaf'ı içeri koyup kapıyı kilitledi. Kaşlarımı çattım. "E ben girmedim içeri?"

Polis karşıdaki nezarethanenin kapısını açıp, "Siz buraya Küçük Hanım," dedi.

"Neden yav? Zaten keyfinizden tutuyorsunuz bir de ayrı yerlere mi koyacaksınız? Aşk olsun."

Polis abi bana cevap vermeden içeri itti ve kapıyı üstüme kilitledi. Yere otururken giden polisin ardından homurdandım. "Biraz daha kaba ol ya bu çok hafif kaldı." Göz devirdim. "Panda yavrusu."

"Panda yavrusu mu? O nasıl hakaret etme şekli gülüw?"

Omuz silktim. "Polislere karşı hakaret etmem. Edeni de döverim ki pandalar çok tatliş hayvanlar. Yani hakaret etmekten çok iltifat ettim."

Başını sola yatırıp bana baktı ve güldü. Bu hali gözüme çok şirin gelmişti. Aramızda iki düzine parmaklık vardı ama olsundu. En azından aynı havayı soluyorduk. "Aferin benim akıllı bıdığıma."

İçim ürperdi. "Ay öyle dedin de aklıma evindeki tüy yumağı geldi."

"Çok tatlı dimi?" diye sordu gülerek. Göz devirdim. "Ya çok."

KİMLİKSİZ | Texting ✔Where stories live. Discover now