bazen

135 7 0
                                    

Dürüm yerken habire telefonu çalan Atlas hoca en sonunda çareyi kapatmakta bulmuştu. Ve Betül denilen kızın ısrarla aradığına ben de tanık olmuştum.

"Çok önemliyse konuşsaydınız keşke." Dediğimde "ya yok be ne önemi" dedi dürümünün kağıdını yırtarken.

Yemeğimizi bitirdiğimizde lavaboya gidip ellerimi yıkadım ardından o lavaboya gidince hesabı ödemek için yerimden kalktım.

"Hesabınız ödendi hanımefendi" diyince kasadaki adam, geri yerime oturdum. Atlas hoca erken davranmıştı.

Lavabodan çıkıp bana doğru gelirken gözüm bileğine takıldı. Bileğindeki bilekliğin ipi sökülmüştü ve düşmek üzereydi.

"Bilekliğiniz" dediğimde bileğine bakıp
"Açılıyor o hep" dedi ardından.
"Şunları çantana koyar mısın?" Diyip cüzdanını ve bilekliğini uzattı. Telefonunu açınca onu da uzattı. Dürümcüden çıkarken "hesabı ödemişsiniz." Dedim.

"Sakın kahve olayına dönmesin." Dedi gülümseyerek. Motorun olduğu kaldırıma geçip ilerlemeye başladık. Biraz uzaklaşmıştık motoru bıraktığımız yerden. Bu yüzden motorun olduğu yere kadar yürümemiz gerekiyordu. Çantamdan titreşim eşliğimde ses gelince "telefonunuz çalıyor"diyip sanki kötü bir haber vermişim gibi dudaklarımı büzüp ona doğru baktım.

"Versene bi" diyip beni bekledi. Hızlıca telefonunu uzattım. Bu sırada artık kesilmişti ses. "Açmazsam bu böyle devam eder" diyip telefonu aldığı gibi Betül denilen kızı arayıp benden uzaklaştı. Kaldırım boyunca yürüyüp ilerlemiş onu duymamın imkamsızlaştığı bir yere gitmişti. Ben de motorunun yanına geçmiştim.

Bu durumda kendimi Atlas hocanın evinde kalma gibi ağır bir yükün altına sokamazdım. Telefonumu çıkartıp Burak'ı arayacaktım ki önce Çağrı'nın gelen mesajını gördüm.

"Yarın kaçta kursa geleceksin?" sormuştu.

"Noldu ki?" Diye sordum hemen. Mesajı bir saat önce atmıştı. Cevap vermesi uzun sürecek gibiydi. Ama beni oldukça şaşırtan bir durum oldu ve mesaj geldi. Hızlıca açıp okudum.

"Yarın kimlik fotokopilerini istemişti ama yarışma iptal olmuş diyorlar. Gruba mesaj attık ama görmemiş. Erken gidersen sorar mısın?" demişti. Böyle bir şeyden haberi olsaydı bana söylerdi diye düşündüm. Cevap vermeyi biraz bekletecektim.

İleriden beş altı genç erkek gelmeye başlayınca tedirgin olmuştum. Bir şey yapacaklarından değildi elbette ama insan bunun garantisini bilemiyordu ve korkuyordu işte. Özellikle geç saatte ve yalnızken hep bu korku içimde oluşurdu. Ne acınası bir durumdu. Bilerek motorun ve sahil boyunca uzanan korkulukların arasına geçip motoru önüme aldım.
Atlas hocaya doğru baktığımda hararetli hararetli telefonla konuşuyordu. Bu tarafa doğru dönünce gelen gençleri o da gördü. Ardından bana doğru bakıp hızlıca yanıma geldi. Bir yandan da telefonu kapatmıştı.
Atlas hoca bu kadar sinirliyken sorup sormama arasında kaldım.

"Hocam" dedim kaskı alırken. "Hı" gibi bir ses çıkarmıştı. "İyi misiniz?" Diye sordum.

Motora atlayıp çalıştırırken "ordan bakıldığında iyi gibi mi duruyorum?"Diye çıkıştı. "Ya hadi atlasana artık" diyince hızlıca arkasına geçtim. Hızlı sürdüğü için korkudan belini kavramıştım. Bu gün bitmeyecek gibiydi gerçekten. Aşırı sinirliydi ve bana da ters cevap veriyordu.

Motorun hızını giderek yavaşlatıp durunca kaskı çıkartıp "bir şey mi oldu?" Diye sordum.

"Sahile baksana. Üniversite öğrencileri galiba" dediğinde sahile doğru çevirdim başımı. Ateş yakmışlar ve çevresinde çember oluşturmuş, oturuyorlardı. "Gidelim mi?" Diye sorunca "olur" diyip gülümsedim.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now