Nefes nefese 88

94 4 0
                                    

Karanlıktı. Çok karanlık. Pis kokuyu bir süre sonra burnum algılamaz hale gelmişti. Bir kez daha bu odadan çıkarılışımda bunun son olmasını diliyordum. Dudaklarım kurumuş, tüm vücuduma iğneler batıyormuş gibiydi. Atlas'ın sesini duyduğumda algılarımı açabilmek ve ona odaklanabilmek için kendimi zorladım. Nafileydi. Beynim uyku modunda çalışıyordu sanki.

Dudaklarıma su değdiğinde öyle tatlı geldi ki, kana kana içmeye çalıştım. Fakat midem bomboştu bu yüzden de midemi bulandırmıştı.

"Hey, bana bak"
Atlas'ın sesi biraz daha netleşmişti. Ama hissizdim. Yanağımda, vücudumda dolaşan elini görüyordum ama hissedemiyordum. Bulanık görüntü gittikçe dağılsa da algılarım hala açık değildi. Koluma bağlanan serum da hissizlikten dolayı hiç acıtmamıştı.

Kendimi daha fazla zorlamadan uyumaya izin verdim. Gözlerimi açtığımda tüm vücudumda büyük bir ağrı vardı. Titriyordum.

"Hüzzam"
Gözüme tavandan vuran ışık demeti Atlas'ın önüne geçmesiyle gölge olarak kaldı.

"Atlas" dedim.

"İyi misin biraz daha" diye sorarken yanağıma dokundu ama dokunmasına izin vermemek adına yüzümü yan çevirdim. Tek sebebim hissiz ve uyuşuk bedenime bir şey değdiği anda canım çok yanıyordu.

Eli havada kalınca yüzünde belli belirsiz bir gerginlik oluştu.
"Sen de onlar gibi bana inanmayacak mısın?" Dedim. Gözümden süzülen bir damla yaş öyle çok sıcaktı ki bu buz gibi odaya rağmen geçtiği tüm yolu yakmıştı tenimde.

"Sana inanıyorum. Seni savunduğum için beni de bırakmadılar. Bana bak. Seni Fırat'ın yanına gönderecekler. Tek yapman gereken onu içeriye alabileceğimiz bir bilgi getirmen" dedi.

"Bana bunu yapmayın. Lütfen. Zaten bunun için uğraştım. En iyi sen biliyorsun Atlas. İçeriye tıkmak için nasıl çırpındığımı en iyi sen gördün" dedim.

"Biliyorum fakat senden çıkan kart işleri biraz karıştırdı. Hatta Fırat'ın..." cümlesini yarıda kesip gözlerini kaçırdı. Derin bir nefes alıp "öz kızı olman işleri fazlasıyla karıştırdı" dedi.

"İçimde onun kanının dolaştığını düşünce çıldırcak gibi oluyorum. Bu nasıl olabilir Atlas? Hala inanasım gelmiyor." Diye çıkıştım.

"Çok üzgünüm ama doğru Hüzzam. Burdakilere Fırat'ı getirmelisin." Diyip kolumdaki serumu çıkardı.

"Bunu nasıl yapacağım? Atlas bana yardım et" dedim. İçimde büyük bir korku vardı. "Beni bırakma. Lütfen"

"Sana yardım edemem" dedi Atlas derin bir nefes verip. "Şimdi seni eve bırakacaklar. Bunu söylemek beni çok sinir ediyor ama Burak'a dikkat et. Fırat'tan önce dikkat etmen gereken kişi Burak" dedi Atlas. Uzandığım yerden doğrulup oturdum.

"Kartı bana o verdi Atlas. Yemin ederim. Doğum günümde verdi" dedim.

"Sana inanıyorum" dedi gözlerimin içine bakıp.

"Burak nasıl yapar bana bunu? Nasıl bana yardımcı olmaz Atlas? Tüm o zaman boyunca Fırat'a da vermedi kartı. Kendini aklamak için mi yaptı sence bunu" dedim.

"Kendini burdakilerin elinden kurtardı mı diye soruyorsan evet kurtardı. Burak'ın kimin tarafında olduğuna ben pek emin olamıyorum. Lütfen dikkat et" dedi.

"Benim başka çarem yok değil mi?" dedim son bir ihtimalle.

"Hayır. Çok üzgünüm. Gerçekten çok üzgünüm. Keşke elimden bir şey gelseydi" dediğinde "bana olan düşüncelerin, Fırat'ın kızı olduğumu öğrendiğinde değişti mi?" Diye sordum korkuyla. Duyacağım cevap ödümü kopartıyordu.

"Senin masum olduğunu, bu oyunun dışında olduğunu biliyorum. Sana inanıyorum. Sen hala aynı Hüzzam'sın benim için" diyince gülümsedim. "Teşekkür ederim" diye mırıldandım. Bana inanması şuan dayanabileceğim tek güçtü.

"Vakit geldi" diyip ceketini çıkartıp omuzlarıma attı. "Şimdi seni götürecekler" diyip bir adım gerilemesiyle içeriye birileri girdi. Bu adamları görünce beynim gıcıklanıyordu. Gözlerimi sım sıkı yumdum. Birazdan yine işkence başlayacakmış gibi hissediyordum ama bu seferki işkence bam başkaydı.

Beni arabaya bindirip Atlas ile olan evliliği sonlandırmak adına bir belge imzalattılar. Yeni kimliğimi de Atlas'ın cebine bıraktılar. Fırat'ın evinin önüne geldiğimizde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Bu adam beni daha önce öldürmeye kalkmıştı. Nasıl yaşayabilirdim bu evde? Elim ayağım titriyordu.

Kapıyı çaldıklarında kendimi bayılcak gibi hissettim. Bahçe kapısının açılma sesi geldiği anda artık vücudumun her bir damarının kalp atışımla patladığını hissediyordum sanki. Bu his anlatılamayacak kadar farklı bir duyguydu.

"Daha fazla adım atmayın" dedi Burak doğrulttuğu silahın ardından.

"Rıfat'a iletmeni istediğim bir şey var. Siz beni ölüme terk ediyorsunuz. Adaletinizi başınıza yıkmak için geleceğim. Çok yakında. Gelmezsem de bilsin ki diğer dünyada karşısına çıkacağım. İki elim yakasında " diye mırıldandım yanımdaki adama. Silaha doğru yürüdüm. Burak'ın gözlerinin içine bakarak.

"Ben sen değilim. Ağzımı açmayacağım" diyip silahı tuttum. Beni hafifçe itip kolumdan tuttuğu gibi silahı böbreklerimin olduğu yere dayadı.

"Beni satmak sana bir şey kazandırdı mı?" Diye sordum.

"Tek kelime etmeyeceksin." Diyip silahı iyice bastırdı.

"Etmeyeceğimi söyledim" dedim.

Eve girdiğimizde o tanıdık koku ve o tanıdık yüz mideme ağrı gibi saplandı.

"Verdiğim üç kurşun seni bana geri getirdi" dedi Fırat ağır ağır.

"Neden bir insan kızını öldürmek ister?" Dedim gözlerini kısıp.

"Sana dedim, ölmeyeceğini biliyordum. Seni korkutmanın başka bir yolu yoktu. Gözün çok kara. Tıpkı benim gibi" dedi. Yavaş ve sakin konuşmasına tahammül edemiyordum.

"Neden sakladın bunu?" Diye sordum.

"Murat'ın bilmemesi gerekiyor. Pervin'i yaşatmaz. Benimle olan işlerini sonlandırır. Murat benim işime çok yarıyor." Diyip sırıttı.

"Ya sen nasıl bir insansın? Zehra biliyor mu bunu?" Diye sordum.

"Ha bir de o bilmiyor" dedi.

"Senden nefret ediyorum. Senin tüm varlığından da nefret ediyorum. Öyle çok tiksiniyorum ki kendimden senin bir parçanı taşıdığım için. Keşke doğmasaydım" dedim tüm öfkemle. Burak silahı çekmişti arkamdan.

"Keşke doğmasaydın" dedi. "Saklamak için seni, Pervin ile Murat'a hep erkek çocuğu dedik. Ege'yle değiştirdik sonra seni. Bak öğrendin şimdi her şeyi" diyince beni bir gülme tuttu. Ege benim annem ve babam bildiğim insanların çocuğu muydu?

"İnsanoğlu öyle çaresiz ki oğullarını görebilmek için deli gibi çırpındılar. Neyse ki hata yapmak üzereyken önce Hümeyra'yı aldım ellerinden,sonra seni. Ama yine de çok merhametliyim. Para koparmak için babanın yaptığı şaklabanlıklara rağmen Hümeyra'yı geri teslim ettim" dedi.

"Baba ah baba. Neden istedin ki para" diyip çöktüm yere. Bildiklerim öğrendiklerim ağır geliyordu çok.

"Ailenden yediğin kurşun en ağırı mıydı?" Diye sordu yaklaşıp.

Ona nefretle baktım.
"O kurşunlarla seni öldürebilmeyi çok isterdim" dedim.

"Kurşunları kaptırdın büyük ihtimalle" dedi.

"Aldılar" dedim.

"Burak söyledi" dedi Fırat ellerini cebine sokup. "Peki Burak'tan gelen kurşunu beğendin mi?"

"Burak'tan yana bir problemim olmadı" dediğimde gülmeye başladı. Burak'ın yanında konuşabildiğine göre hala bilmiyordu kartı.
Ve ben neden Burak'ı savunuyordum? Atlas dikkat et dediği için mi? Sadece bu yüzden mi? Yoksa en ağır gelen kurşun onun olduğu için mi?

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now