karanlık

134 6 0
                                    

Atlas hoca karanlıkta oturuyordu tam karşıdaki koltukta. Burnuma sigara kokusu dolarken ona doğru ilerledim "uyuyamadın mı?" Diye sordu ve ardından sigarayı ağzına doğru götürdü. Tavlanın üzerinde bira şişesi duruyordu. Öylece ne düşünüp duruyordu?

"Uyku tutmadı, ses gelince kalktım. Bir de şarj aletinizi alabilir miyim?" dediğimde dumanı üflerken "ah şu gözüme bi baksana" dedi aniden "ışığı aç" diyince hızlıca ışığı açıp tuttuğu gözüne baktım. Gözünün altına dokunduğumda elini çekti. "Kirpik kaçmış,kapatmayın alırım şimdi" dediğimde gözlerini kırpıştırmaya başladı. Alacaktım ama nasıl alacağımı bilemedim. Canını yakmaktan korkuyordum.

"Hocam alamam böyle yaparsanız" Diye çıkıştım.

"Duramıyorum, al çabuk" dediğinde "sabırsızsın çok." Dedim istemsizce sonra da "özür dilerim de biraz dayanırsanız çıkartacağım" diye düzelttim. Gülmeye başladığında çıkarmıştım gözündeki kirpiğini.

"Çıktı " dediğimde masmavi gözünün sulanmasıyla nasıl parladığına bakıp kalmıştım. Büyüleyici bakışları altında gözünden akan yaşı silmek için elimi kaldırmıştım ki o da kaldırınca elim elinin altında kalmıştı. Gülmesi de bir anda kaybolmuştu.
Elimi tutup hafifçe sıktı. Bırakmasını bekledim ama o elimi tutarak yüzünden çekti ellerimizi. Hala elimi tutarken "Sen nasılsın? Hala kendini halsiz hissediyor musun?" Diye sordu. "Düşünemedim seni sahile indirdim. Esiyordu biraz" dedi sessizce.

"Hayır önemli değil. iyiyim ben " dedim ondan uzaklaşırken. Telefonunu eline alıp gelen mesajına cevap verdi.

"Sana verdiğim parçaların hepsi yanında mı?" Diye sordu aniden.

"En son verdiğiniz yanımda ve ondan sonra geçeceğimiz parça işte" diye mırıldandım.

"O lazım zaten.Verebilir misin bi çalışmaya başladığımız parçayı?" Diyince hemen koltuğun yanında duran çantamdan kağıtları çıkardım. Dediği parçayı alıp sonuna televizyonun önünden aldığı kalemle bir şeyler karaladı.

"Uyumayacaksan biraz gürültü çıkarsam?" Diyince "gram uykum yok" dedim.

"Neden acaba?" Dedi.

Odadan gitarla dönüp ağzındaki sigarasını küllüğe bırakıp gitarı çalmaya başladı. Kırlente başımı yaslayıp onu izlemeye başladım. Bu parçayı çok sevmiştim. Beni alıp götürmüştü başka yerlere. Bittiğindeyse hüzün kapladı içimi. Bitmesini istemediğim için miydi yoksa? Bir kaç küçük deneme yapmaya başladı gitarda. Kağıdın arkasını çevirip bir şeyler karalamaya başladı. Gitarda deniyor deneyip kağıda notaları işaretliyordu. Arada sigarasından içiyor arada da birasından yudumluyordu. O kadar çok odaklanmıştı ki ben yoktum sanki yanında. Hareket edip rahatsız etmek istemiyordum onu.

Bir kez daha baştan çalmaya başlamıştı parçayı. Bitirdiğinde gülümseyip "beklemediğin bir anda oluyor her şey." diye mırıldandı. Ve oturduğu yerde kayıp başını geri yasladı. Tavana bakıp duruyordu.

"Hem de hiç beklemediğin bir anda" diye mırıldandım. Bunları yaşayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Bir bestenin tamamlanmasına tanık olmak yeterince harika bir duyguyken ailemin paramparça olması ise beni dibe vurduran bir duyguydu. Hayat ikisi arasında bir denge yakalatıp yaşattırmaya devam ediyordu insanı. Nefesim daralınca bir an boğazımı tuttum. Havasız kalmış gibi hissediyordum. Yavaşça paniklemeden derin derin nefes almaya çalıştım. Yine duygusallığa bağlamıştım. Gözlerim dolunca onun fark etmemesi için yüzümü koluma gömdüm. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

Telefonuna habire mesaj geliyordu. Bu durum beni iyice gıcık etmeye başlamıştı. Bari sessize alsaydı. Kıskanma duygusunu kabul etmemeye çalışıyordum. Mesaj yazma sesi gelmediğine göre sadece bakmış olmalıydı. Başka bir sigara yakma sesi gelmişti. Mutfağa gitme sesi gelince başımı kaldırdım. Elinde başka bir bira şişesiyle geri dönerken ışığı kapatıp televizyonun yanındaki abajuru açmıştı. Böyle loş daha iyi olmuştu içerisi.

* YALNIZ KUŞ *        Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang