bir deniz macerası

119 5 0
                                    

Gözlerimi açtığımda neredeyse öğlen olmuştu.
Burak'ın bana verdiği kutunun içinden sadece bir kart çıkmıştı. Banka Müdürünün kişisel kartıydı bu. Ne olduğunu ona soracaktım. Aşağıya indiğimde Asya hanım "Günaydın Hüzzam hanım. Kahvaltı hazırlıyorum hemen" diyince kafamı salladım gülümseyip.

"Bahçede yapmak istiyorum bugün kahvaltıyı. " diyip camdan dışarı baktım. Ağaçlar sallanıyordu hafif bir esintiyle. Bunaltıcı sıcak yoktu bugün.

Bugün havuza da girmek istiyordum. Armut minderleri çıkarmak için depoya girdim. Bir tanesini alıp dışarı çıkıyordum ki zemindeki oyukluğu fark ettim. Şeytan dürtünce flashı açıp deliğe baktım. Altında aynı şekilde kahveli tahta olduğunu anlayınca küçük oyukluktan tutup tahtayı çektim. Diğer tahtalar oynamıyordu ama altında bir boşluk vardı. Flashı bu sefer boşluğa doğru tuttum. Bir poşet vardı hızlıca elimi sokup poşeti çektirdim. Poşeti açıp içindeki kağıtları çıkardım. Dörde katlanmış bir sürü kağıt vardı aceleyle fotoğraflarını çekip poşeti bağladığım gibi boşluğa attım. Tahtayı yerine koyup armutu da almadan kapıdan dışarı baktım. Kimse olmayınca dışarı çıkıp kamelyaya geçtim. Telefonumdan fotoğrafları açıp incelemeye başladım. Birisi adına kesilmiş makbuzlar vardı. Adamın adını internette tarattığımda hiç bir şey çıkmıyordu.

"Günaydın" diyince birisi ki bu sesin sahibi Ege'de başkası olamazdı, hızlıca telefonun ekran kilidine bastım.

"Günaydın Ege" dedim gülümseyip. 

"Napıyorsun?" Diye sordu yanağıma öpücük kondurup.

"Kahvaltı bekliyorum. Aç mısın?" Diye sordum.

"Yok ben yaptım kahvaltı." Dedi karşıma otururken. Hızlıca yerimden kalkıp yanına oturdum. Bu makbuzların ne olduğunu sormazsam duramazdım.

"Ege sana bir şey göstereceğim ama aramızda kalacağına söz vermen lazım" dedim.

"Söz vermeme gerek var mı sence Hüzzam?"Diyince "ben bir şey buldum. Makbuzlar ve hesap kağıtları var. Bu isimler tanıdık mı? Sence ne alınmış olabilir? " Diye sordum fotoğrafları gösterirken.

Telefonumu eline alıp incelemeye başladı. "Bu isim çok tanıdık geliyor ama bilmiyorum ki? Nerde buldun?"Diye sorunca "evde" dedim.

"Bilmiyorum, çıkartamadım. Üzerinde de yazmıyor ne alındığı" dedi.

"Peki" dedim en azından şansımı denemiştim. Bu sırada da Asya ve bir başkası göründü kapıda. Kahvaltılıkları koyup içeri geçtiklerinde "Hadi biraz sen de atıştır" dedim.

"Canım bir şey istemiyor. Bilekliği takmışsın" diyip güldü. 

"Aynen hep takacağım" diyip gülümsedim.  Her kıyafetle gidebilecek bir bileklikti zaten. "Havuza girelim mi?" Diye sordum karnımı doyurduğumda.

"Bence denize gidelim" diyip güneş gözlüğünü taktı. "Barış'ların tekneye gideriz. Batı yine bırakmış tekneyi" Diyince "olur. Batı mıydı abisinin adı?" dedim. Zaten onlarla da tanışmıştım.

"Aynen. Hadi hazırlan o zaman bekliyorum" diyince hızlıca yukarı çıkıp hazırlandım.
Koşar adımlarla aşağıya inip "hazırım" dedim. Ege de şortunu değiştirmişti. Zaten burada da onun için küçük bir oda ayrılmıştı. 

Arabaya bindiğimde bangır bangır çalan müziği kıstım. "Burak gelmiyor mu?" Diye sordum bahçe kapısında bekçiyle muhabbet ediyorlardı. 

"Yok ben direk amcama söyledim." Dedi gözlüğün üzerinden bakarken. Gözlüğünü alıp ben taktım.
"Yakıştı mı?" Diye sorduğumda "güzele ne yakışmaz" diyip güldü. 

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now