Asıl mesele

79 5 1
                                    

Günler geçiyor, zaman bir su misali akıyordu. Geldiğimden beri yüksek duvarların ardına geçememiştim. Her gün sabah ezanıyla uyanıyor, kahvaltı yapıyordum. Ardından Burak ile spor yapıp, atış çalışıyorduk.

Artık bir kaç model silaha oldukça hakimdim. Dağıtıyor, geri kuruyordum. Atışlarım da pek isabetliydi. Spor da yorucu olsa da bir kaç savunma hareketi öğrenmiştim.

Öğleden sonra bana kafa dağıtmam için piyano öğretmeni göndermişti Fırat. Atlas kadar rahat öğrenemesem de bana katkısı olan birisiydi. Unutmaya yüz tutmuş bilgilerimi gün yüzüne çıkartıp bilindik bir kaç parça öğretmişti. Ve bu konuda Fırat haklıydı. Kafam dağılıyordu.

Tüm günüm dolu dolu geçtiği için akşam da erkenden uyuyordum. Duşumu alıp kalın pijamalarımı giymiştim. Havalar dönmeye başlamıştı. Yaz günlerinin yerini yağmurlu ve esintili havalar almaya başlamıştı.

Kitabımı okurken her akşam olduğu gibi Burak içeriye girdi.
"Müsait misin?" Diye sordu.

"Girdikten sonra bunu sormanın anlamı kalmıyor ama ısrarla kapıyı çalmadan girmeye devam ediyorsun" dedim kitabımı kapatıp.

"Pek de bir önemi kalmadı çünkü müsait olmanın. Lafta soruyorum" dediğinde beni gülme tuttu. "Bu nasıl bir düşünce ya. Sizin genlerde de bu meşhur galiba" diyince ben, ters bir bakış attı.

"Ağırına mı gitti?" diye sordum.

"Her neyse. Tahmin et bakalım kimin fişi çekildi" diyip üzerine bir çok kez konuştuğumuz adamların fotoğraflarını yatağımın üzerine serdi Burak.

"Kim?" diye sorduğumda fotoğraflardan birisini alıp bana doğru uzattı.

"İşte bu" diyince üzerine konuştuğumuz mevzular aklıma geldi.

"Marina sahibi değil miydi bu adam? Bir çok kaçakçılığa ev sahipliği yapıyordu" dedim.

"Dersine iyi çalışmışsın. O marinayı Fırat alırsa şaşırma. Daha da güçlendirecekler Fırat'ı farkında değiller." Dedi.

"Belki de bunu bilerek yapıyorlardır. İçeride ben varım diye düşünüyorlardır" dediğimde "bir dakika" diye araya girdi.

"Noldu?" Diye sordum havada asılı kalan eline doğru bakıp.
"Kurduğun cümleden başka anlam çıkartıyorum. Ne anladığımı söyleyim sana. İçerde olduğunu düşünüyorlardır ama sana güvenmeleri boşuna, öyle mi? Onlara yardım etmeyecek misin?" Diye sordu.

"Fırat'ı bitirecek bir şeyler istediler benden. Bu yüzden saldılar beni. Benim yardıma ihtiyacım vardı. Onların yardıma ihtiyacı yok. Onlar Fırat'tan bile güçlü değil mi ya? Beni yem olarak kullanmalarına izin vermeyeceğim. İstediklerini elde edebilirler. Bensiz." Dedim omuzlarımı kaldırıp indirirken. "Bana yaptıkları acımasız cezaları unutmadım. Neredeyse ölüyordum" dedim.

"Düşman olmayı kimse istemez. Sana çok iyi davranmışlar bile. Orada kalan herkes ölmeyi diler" dedi gözlerimin içine bakarak. Benden daha fazla bir şeyler bildiği kesindi.

"Atlas ile neden yakın değilsiniz?" Diye sordum. "Bunu bir arkadaş olarak soruyorum" diye de ekledim.

"Ona göre ben yanlış yola düştüm bana göre de o." Dedi. Aklıma Atlas'ın Burak'a asla güvenme dediği geliyordu.

"Atlas ile aylarca yaşadım. O gerçekten iyi birisi Burak. Yaşanılan tatsız olayın da yükünü geceleri çekiyor" dedim.

Tek kaşını havaya kaldırıp başını çevirdi. "Pekala. Şu meseleye geri dönelim. Kartı Atlas bana vermeden önce bu adamları temizleyebilirdi. Şimdi neden temizlemeye başladı? Neden kartın ortaya çıkmasını bekledi?" Diye sordu.

* YALNIZ KUŞ *        Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin