Gün bitimi

81 5 0
                                    


Atlas belimden tutup arabaya doğru ilerletti beni.

"Atlas az önce bana kızmadın mı?" Diye sordum.  Şuan belimden tutması, tartıştığımız o anı hiçe sayar gibiydi çünkü.

"Hayır" dedi. "Sadece sana ilgileneceğimi söylediğim halde neden hala ilgilenmem gerektiğini söylediğini anlamadım. Hızlı hareket edip, hata yapmaya müsait bir konu değil. İşimi düzgün yaparım, emin ol" Dedi.Ses tonlaması sakin ve güven doluydu.

"Ece'ye zarar gelmesinden korkuyorum. Ve bu benim yüzümden olursa...Neyse, düşünmek bile istemiyorum" dedim. Aklıma gelince bile içim daralıyordu.

"Ya biliyor musun Hüzzam" diyip dışarıya çıktığımızda bahçeden duraksadı. "Ben böyle konuları konuşmaktan artık çok yoruldum. Ben gidip de kendi hayatımı feda edip seninle evleniyorsam, bunun arkasını da getiririm herhalde." dedi. Biraz olsun ters bir cevap alsam bile rahatlamıştım. Cevap vermemiştim doğal olarak. Zaten ne diyebilirdim ki çok haklıydı.

"Kahvaltı yapmaya gidelim. Çok acıktım" dedi Atlas. Ben tabii bir şeyler atıştırdığım için iyiydim. Birlikte daha önceden geldiğimiz bir yere gelmiştik.

"Burayı hatırladın mı?" Diye sordu.

"Hatırlamak istemiyorum" dedim başımı sallayıp. Sarhoş olduğum gecenim sabahıydı. Tabii o zamanlar benim sadece öğretmenimdi Atlas.

"Alkol kullanmayı bir an önce bırakmalısın. Yada miktarına ayar çekmelisin" dedi.

"Hepsi senin yüzünden oldu." Dedim. O gün de onu görünce panikle içmiştim, barda da Atlas içme dedi diye inadıma içmiştim Mısra'dan kıskanıp.
Birlikte masaya otururken Yiğit'den mesaj geldi. "Atlas yanındaysa telefonuna baksın" yazıyordu.

"Benimle ne ilgisi var ki. İçip içmemek kendi eylemin" diye çıkışınca "boşver" diyip konuyu kapattırdım. Beraber kahvaltı yaptık yavaş yavaş.
Kocaman bir meyve tabağı gelince masaya kahvaltımız bittiğinde istemsizce güldüm.

"Meyve aşkın tuttu yine" dedim.

"mevsim geçişi şimdi vitamin lazım" dedi.

"Ne kadar çok seviyorsun. Sadece sağlık için değil yani bu" dedim.

"Sen de nasiplen işte" dedi göz kırpıp.

"Atlas" dedim az önce Yiğit'in mesaj attığını hatırlayıp.

"Efendim" dediğinde telefonumu çıkartıyordum çantamdan.

"Aslında hiç gösteresim yok çünkü bu anı bozmak istemiyorum ama" dedim telefonumu ona uzatıp.

"Gösterme o zaman" Dedi telefonumu eline alıp direk ekranı masanın üzerine gelecek şekilde koydu yanına.

"E merak etmiyor musun?" Diye sordum.

"Seninle mi ilgili?" Diye sordu.

"Hayır seninle" dedim.

"Tamam o zaman sonra söylersin" dedi.

"Sahile inelim mi biraz?" diye sordum.

"Önce bu meyveler bitsin" dedi.

"İncirleri sen ye o zaman" dedim. İki tane incir kalmıştı. Karpuz ve kavun hemen bitmişti zaten. Üzümleri de ben yemeye başlamıştım.

"Biri senin biri benim" dedi.

"Yok ya sen ye. O kadar çok yedim ki. Erik, karpuz, kavun, şimdi de üzüm" dedim. Erik mürdüm eriğiydi. Çok severdim. Ama hafif sert olanlarını, yumşak olan ve çok tatlı olanları bana göre değildi. Sanırım o da kırmızı erik olarak geçiyordu zaten.

* YALNIZ KUŞ *        Where stories live. Discover now