Bölüm-21

1K 158 204
                                    

Gün gece yarısına karışırken, saatlerdir oturup deli gibi her şeye güldüğümüz köfteciden kalkıp Aytekin'in yeni kavuştuğu "Uçan teneke" iken bir "Canavara" dönüşen motoruna atlayıp caddelerinin tozunu attırmaya çıkmıştık. Onunla sohbet edip, şimdiye kadar olan hayatımda hiç atmadığım kadar çok kahkaha atınca "Keşke abim olsaydı" diye içimden geçirmeden edemedim. Yine imkânsız olan şeyler dilemiştim. Fakat Aytekin ara ara "Bak, ben senin öz olmasa da abinim. Her türlü derdin sıkıntında bana gel. İtinayla çözerim." Diyordu. Her bu cümleleri söyledikten sonra da "Ama arada bir paçamı senin kurtarman gerekebilir." Diyordu ve muazzam gülüşünü ortaya koyuyordu.

Öyle filmlerde ya da kitaplarda olduğu gibi çok hızlı gidip makas falan attık diye polis takılmamıştı peşimize. Evet, hızlıydık fakat canımızı hiçe sayacak kadar değildik. Hem motor ne kadar hızlı olursa olsun Aytek'e sarılmak güç veriyordu ve kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu. Bu hissi birde Balamir Güleç de yaşıyordum. Balamir Aytekin'den bir yaş küçüktü. Vücut olarak da ondan zayıf ve kısaydı. Zaten tayfa da Ulaş'tan sonra en iri olan Aytekin'di. En kısa ve zayıf olan ise benim biricik kitap okuma arkadaşım Timur'du. Eğer henüz 18 yaşına yeni girecekseniz ve Timur gibi arkadaşa sahipseniz hayat gerçekten çok neşeli...

                          "Aytekin Sancaklı"

Hazal yüz ifadesi ne kadar sert ve korkusuzca dursa da bu hayatta gördüğüm en korkak ve savunmasız kişiydi. Buna rağmen Falçata'nın mekânında yaptıkları akıl alır şeyler değildi. Beni koskoca Aytekin Sancaklı'yı henüz 18 yaşında ve şuan korunmaya muhtaç gözüken Hazal Eroğlu kurtarmıştı. Mantığıma hala oturmasa da ona bir can borcum vardı ve bizde can borcu demek onun canı uğruna kendi canını feda etmektir. Zaten Hazal beni oradan kurtarmamış olsa bile ben onun için kendimi feda etmeye hazırdım. Fakat artık olaylar değişti. Hazal da bir Beşiktaşlı olduğuna göre Beşiktaş'ımızın bize ihtiyacı var. Ondan önce TABUT 'un bize ihtiyacı var. Bu nedenle dimdik ayakta durmalıyız.

Hazal'a bu denli sıcak olabiliyor olmamın en büyük nedeni ise gülüşü, simsiyah saçları ve gözleriyle anneme oldukça çok benziyor olması... Anne demişken onu ne kadar çok özlediğimi kelimelerle ifade edemez hala gelmiştim artık. Uzun zamandır mezarına gitmeye bile cesaretim yoktu. Son zamanlarda yıkılmıştım, birinin elimden tutup beni ayağa kaldırmasına ihtiyacım vardı. Bu hayatta bunu yapabilecek üç kişi tanıyordum. Biri Balamir fakat onun derdi başını aşmıştı. Bir yandan Ulaş'a Hazal'ı kabul ettirmeye, bir yandan da Hazal'ı kardeşim dediği yetimhane arkadaşından korumaya çalışıyordu. İkincisi Ulaştı. Fakat o da son zamanlar da bizimle pek ilgileniyor sayılmazdı. Gerçi adam ne yapsın. Bir yandan mesleği bir yandan ailesi şimdi birde dert olarak gördüğü Hazal çıkmıştı başına. Üçüncüsü dayım ama onu da uzun zamandır öldü olarak biliyordum. Bugün motorun üzerinde ki not yaşadığını gösteriyordu. İyice araştırıp onu bulmalıydım.

"Kendi kendini toparlamak zorundasın Aytekin" dedi iç sesim. Tam bu sırada arkadan "Üşüyorum" diye cılız bir ses geldi. Motoru kenara çekerken iç sesime bir gönderme yaptım.

"Bak, işte beni toparlayacak olan minik kız."

Motoru durdurup üzerimde ki ceketi çıkarttım. Bu sırada beni durdurmaya çalışarak "Sen üşüyeceksin bu seferde. Çıkarma idare ederim." Dedi Hazal. Elbette ki onu dinlemedim. Ceketi giymesi için ısrar ettim ve zaferi ben kazandım. Zaten üşümekten dişleri takırdadığı için çok da bir seçeneği yoktu.

***

Eve geldiğimizde motoru durdurup Hazal'ı uyandırdım. Yolculuğumuzun yarısından sonra sırtımda uyumuştu. Ara ara belimi çok sıkıp nefes almamı sıkıntıya soksa da bu durum 22 yıllık hayatım da yaşadığım en huzur verici durumdu. Sersem sersem motordan inen Hazal'ın yerle buluşması işten bile değildi. Bu kız tam anlamıyla bir çatlaktı. Gülerek ona kalkması için elimi uzattığımda, kalkacağım diye beni de düşürmüştü. İkimiz birden kahkahalarla gülmeye başlamıştık. Mahalleden görenler muhtemelen "Güzel sıyırdılar" diyorlardı. Kahkahalarımızı duyan Balamir dışarı koşmuştu. Hazal'ın gülen yüzünü görünce sırıtsa da bu çok sürmemişti. Arkadan bize gülen Turna'nın sesini duyunca gülüşü sokmuş, elini yumruk yapmıştı. Kızlara çaktırmadan elimle sakin ol işareti yaptıktan sonra "Ne gülüyorsunuz, gelin bizi kaldırın." Dedim.

TABUT Where stories live. Discover now