Bölüm-34

301 35 32
                                    

Sevdiği kadının acısını omuzlarından alıp kendi ruhuna işlemek istedi adam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sevdiği kadının acısını omuzlarından alıp kendi ruhuna işlemek istedi adam. Taşıdığı yükten ezilmiş omuzlara ilmek ilmek işlenen acı ne kadar hafifletilirdi? Belki şuan pek faydası olmamıştı Hazal'a, elbet birikerek olacaktı en güzelinden faydası.

Ağladı genç kadın. Gözünde yaş kalmadı denecek kadar ağladı sevdiği adamın omuzlarında. Söndürdüğünü sandı yüreğindeki yangını harelerinden dökülen damlalarla. Koca yılların büyük ateşi söner miydi incecik gözyaşlarıyla?

Genç adam eşlik etti göz pınarlarıyla yangının en alevlisine. Sıkıca kollarını sardı güçsüz bedene yangını kucaklamak istercesine.

Kadın hıçkırıklara boğuldu, adam daha çok sarıldı. Kokusunu içine çekti sevdiğinin ciğerlerine depolamak istedi eşsiz kokuyu.

Güçsüzlüğe kendini teslim eden Hazal, bitirmek istedi bu faslı. Bitmedi. Bitiremedi ne içindeki kor alevli yangını ne çeşme gibi akan gözyaşlarını. Adamın canını acıtacak kadar sıktı doladığı kollarını. Daha sıkı sarıldı sevdasına.

Bitmeyen acısının devasını sevdasında aradı. Bulduğu ilk dermana tutundu. Gözyaşları içinde kalan yüzüne inat kaldırdı başını. Bir minik buse kondurdu dermanına, sevdiğinin dudaklarına.

***

Onun kolları arasında olmak, onun gücünden güç olmak hem vücuduma hem ruhuma iyi gelmişti. Bir ömür burada kalmak, huzur bulmak istiyordum. Telefonunun huzurumun içine tükürmesi üzerine bedenini geri çekerek sinir bozucu şekilde çalan telefonuna bıkkınlıkla cevap verdi.

Karşıdan duydukları ile morali belli belirsiz bozulmuştu. Gözlerimizin bir kaç saniye buluşmasına izin verip gözlerini tekrar kaçırarak "Bugün gelmesem?" dedi sorarcasına.

Aldığı yanıt hoşuna gitmemiş olacak ki elini saçından sertçe geçirip "Sizin boktan işlerinizden daha önemli bir durum söz konusu. Alt tarafı bir maça çıkmayacağım." dedi tek nefeste. Nasıl bir yer olduğunu bilmesem de az çok tahmin ediyor, oraya ne bugün ne de başka bir gün gitmesini istemiyordum.

Huzursuz olduğumu hissettim olacak yanımdan uzaklaşarak mutfaktan çıktı. Peşinden gidip konuştuklarını dinlemek istesem de bunu ne kendime yakıştırırdım ne de Balamir'e bunu yapabilirdim. Sandalyelerden birini çekip oturdum. Masada duran bardağa sürahiden su doldurup tek seferde içtim. Ramazan ayında gündüz sıcakta çalışmış iftarı zor beklemiş bir işçi gibi suya hasret kalmıştım sanki. İçimdeki kor alevler intihar etmek istercesine daha fazla su diye bağırıyordu. İkinci bardağı doldurup yudumlamaya başladım. Her yudumda içim ferahlıyordu.

Yan odadan gelen Bay Nane'nin sesiyle ister istemez kulak kesildim. Boğazı yırtılırcasına "Siz şimdi beni kalbimle vuruyorsunuz ya bunu çok pis ödeteceğim size!" diye bağırdı.

TABUT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin