Bölüm 3 "Kaza"

13.7K 2.5K 119
                                    

BÖLÜM 3 "Kaza"

Birkaç saat sonra çoktan duşumu almış, omuzlarımdan biraz uzun olan saçlarımı bu sıcakta kurutma gereği duymadan dolabımın karşısında bir süredir dikiliyordum. Hayatımda ne giyeceğim, diye tasalandığım çok fazla anlar olmamıştı. Çünkü her daim kendime ait sade bir tarzım vardı. Kot pantolonlar ve salaş üstler. Fakat şuan, hepsi gözüme gerçekten basit gelmişti. Lise zamanlarımda ne giyeceğim derdim yoktu çünkü okul formasından başka giyilebilecek bir şey yoktu fakat şuan durum farklıydı. Şuan yirmi yaşındaydım ve lisedeki görüntüme oranla çok fazla bir şey değişmemiş olsa bile biraz değişmiştim. Mesela, sivilcelerim yoktu artık ya da dokunsan kemiğim kırılacak kadar zayıf değildim. Yemiyor musun sen, aç mı bırakıyorlar seni diyen insanlar ve onlara vereceğim metabolizmam böyle cevabı yoktu artık. Yüzümde hatlarına yavaş yavaş kavuşmuştu; artık toparlak bir yüz yerine daha belirgin bir yüz hattına sahiptim. Bunlar böyle sıralanırdı elbette fakat düşünmek için çok zamanım yoktu.

Kolumda ki saate şöyle bir baktığım zaman Ekin ile sözleştiğimiz zamanın neredeyse geldiğini görünce bir iç çektim. Artık yapacak bir şeyim yoktu, elimdekilerle takılmaya devam edecektim. Zaten en fazla kendi tarzımın dışına ne kadar çıkabilirdim ki? Cevap belliydi: Neredeyse hiç.

Odamın kapısı çalındığı sıra bende elime siyah pantolonum ve kırmızı tişörtümü almıştım. Onları bırakmadan Ekin olabileceğini düşünüp kapıyı açtım ve tahminimde yanılmadım.

"Hazır mısın bakalım?" dedikten hemen sonra güneş gözlüklerini yukarı çekti ve bana şaşkınlıkla baktı. "Bu kılıkla mı gideceksin cidden?"

"Niye gitmeyeyim? Bence evleneceğim bey, beni her halimle sevmeli."

"Melisa, üzerinde eşofman var farkında mısın?" Onu kapıda bırakıp banyoya ilerlerken arkamdan seslendi. "Bu arada evleneceğim bey dediğini de fark etmedim sanma. Oldu bu iş, oldu!"

"İroni yapmıştım, sayın geleceğin fizik profesörü!"

"Ben onu, bunu bilmem! Sadece sizi bilirim, bence çokta yakışıyorsunuz."

Çoktan giyinmiş ve yüzüme vazgeçilmezim olan kapatıcı kremi sürmeyi bitirdiğimde Ekin'e laf yetiştirmeye çalışıyordum. "Daha fol yok, yumurta yok. Hem nerede yan yana gördün bizi de hemen yakıştırdın?"

"Shop diye bir gerçek var, bilmem bilir misin?"

"Alp olmasa, sen ondan da bir haberdar olurdun."

"Benim canım sevgilim, çok akıllıdır kendisi söylemiş miydim?"

Tahminimce Ekin sevgilisini hülyalı-hülyalı düşünürken rimelimi ve dudak nemlendiricimi de sürüp aynada son kez kendime baktım. Sade ama bana göre yeterliydi. Görüntümden memnundum, daha fazlasına gerek yoktu.

"Bir milyar kadar belki?" dedim banyodan çıkıp kenarda duran çantam ve telefonumu elime alırken.

"Bu bile yeterli değil" dedi Ekin ve başını iki yana salladı.

"Eminin değildir Ekin, hadi gidelim."

Beraber odadan çıktıktan sonra kapıyı kitledim ve artık sahibinin bizi tanıdığı kafeye geçtik. Arkadaş grubumuzdan hepsi bizden önce gelmişti bile. Bizi görünce ayaklandılar ve tezahürata benzer sesler çıkarmaya başladıkları zaman kaşlarımı çatarak Ekin'e baktım.

Yanımda duran arkadaşım kıkırdayıp sevgilisinin yanına geçerken Hakan gelip kolunu omzuma attı ve birlikte boş koltuklara yerleştik. "Bizim minik sosyolog aşıkmış yıllardır da haberimiz yokmuş arkadaş!"

YEDİ SANİYEWhere stories live. Discover now