Bölüm 26 "Ölümden Önceki Yedi Saniye""

7.6K 2.1K 20
                                    


BÖLÜM 26 "Ölümden Önceki Yedi Saniye"


Kazan dairesine ulaştığım zaman etraf katran siyahı dumanlarla doluydu. Siyah dumanlar; sadece insanların ölüm zamanlarında ortaya çıkar ve ölüme ne kadar yakınlarsa o kadar artardı. Bu dumanların amacı; zamanı geldiğinde, ruhu bedenden ayırmasıydı. İnsan ölümüne ne kadar yakınsa siyah duman, etrafını o kadar çok sarardı. Şuan ise yurttaki yüzlerce insanın etrafını sardığı için her yer dolup taşıyordu. Özellikle kazan dairesinde ki katran rengi duman benim için sorun teşkil ediyordu. Görüş alanımı kısıtlıyordu.

Duyduğum birkaç kıkırdama ve gevelenen cümleler ile sesin geldiği yöne doğru harekete geçtim. Aralardan zar zor gördüğüm birkaç kişi, bütün yurdun ısıtmasını sağlayan kazanın yanındaydılar. Buraya nasıl girmeyi başardıklarına dair hiçbir fikrim yoktu.

Kızlardan biri elindeki telefonu diğer kızlara gösterdi sinirle. Hareketlerinin savsaklığından dolayı içkili olduğunu düşünüyordum.

"Bana" bir hıçkırık, "yazdığına" tekrar bir hıçkırık ve hazin son; "bakın!"

Ardından bir kahkaha tufanı koptu kendi aralarında. Anlamsızca telefonu gösterip kahkaha atıyorlardı. Kesinlikle içmişlerdi. Yurttaki çoğu kız, kazan dairesinin sadece akşamları uyumadan önce kontrol edildiğini bilirdi. Ayrıca bodrum katınında bir aşağısında olduğu için yukarı ses gitmesi imkansız gibi bir şeydi. İstersen adam öldür, kimsenin ruhu bile duymazdı. Bundan fırsat bilip içebilmek için buraya gelmiş olmalıydılar.

"İçmişler" dedi bana olan biteni haber veren ruh.

"Fark ettim."

"Ne yapacaksın? Dumanlar her yeri sarmış durumda."

"Nedeni hala görmedim, şimdilik onları buradan çıkarmaya çalışacağım."

Dediğim gibi yapıp dikkatleri dağınık kız grubunun yanına yaklaştım. Birinin kolunu çoktan tutmuştum, kaldırıp götürebilmek için çünkü yerde bağdaş kurmuş içki şişelerinin dibinde kalan son yudumları da içmeye çalışıyordu.

"Kızlar hadi gitmemiz gerekiyor" dedim yerde ki kızı kolundan çekip ayağa zorla kaldırırken.

"Seğ kiğsiğ yağ" dedi bana dönüp. Sanırım demek istediği şey şuydu: Sen kimsin ya?

Sorduğu soruyu umursamadan kızları hareketlendirmeye çalıştım.

"Hadi, gitmemiz gerek."

"Gitmicem" diyerek hıçkırdı elinde telefon olan kız. Al işte, derdim yokmuş gibi bunlarla uğraşarak zaman harcıyordum. Birde buram buram alkol kokmuştu hepsi. Hangi akılla burada içtiklerini sormak dahi istemiyordum.

"Yardım edemediğim için üzgünüm" dedi ruh olan biteni izlerken.

"Önemli değil. Haber vermiş olman bile yeterli."

"Gitmicem" dedi yine hıçkırarak. Aynı zamanda telefonuna bakıyor ve ağzından bir şeyler geveliyordu.

Sinirle nefes aldım ve bastıra bastıra konuştum. "Gitmek zorundayız."

"Bığağsağa koğuğu!"

Kolunu tuttuğum kıza dönüp bakmadım bile sadece çekiştirmeye devam ettim. Zaten dediği hiçbir şey doğru düzgün anlaşılmıyordu ve zaman gittikçe daralıyordu. Dumanlar iyice fokurduyordu etrafımızda.

YEDİ SANİYEWhere stories live. Discover now