Bölüm 19 "Bir Ölüm Kalım Meselesi"

8.4K 2.2K 101
                                    

BÖLÜM 19 "Bir Ölüm Kalım Meselesi"

Ayaklarım, Kanlıca sahilinin saklı köşesine bastığı an yüzüme vuran rüzgar ile durdum. İleride ki bankta oturan biri gözüme ilişmişti. Geniş omuzları ve kısa düz saçlarından bile tanıdığım Hakan'dan başkası değildi. Burası onun için özeldi. Doğru düzgün, belki de kimsenin bilmediği bir yerdi. Kanlıca'nın başlangıcı, Fatih Sultan Mehmet köprüsünün tam ayağının olduğu yerdi. Araba ile gelmek imkansızdı çünkü kenara çekebileceğin bir yer bile yoktu. Belki de o yüzden tenhaydı. Herhangi bir ruh bile ortada yoktu.

Şuan tenha olması işime gelirdi çünkü buraya az çok tahmin ettiğim şeyleri duymak için gelmiştim. Belki de birkaç tavsiye vermek ve en yakın arkadaşımın yanında olmak için buradaydım. Onun yanında olduğumu bilmesini istiyordum, ona kızgın olmadığımı. Onu aradığım zaman anlık bir sinirim vardı fakat şuan o bile yoktu. Onu az çok anlıyordum.

Seslenerek şuan ne düşünüyorsa bunu bozmak istemediğim için sessiz adımlarla yanına gittim. Yanına oturdum ve denizi izlemeye başladım. Dalgalar taşlara vurdukça ayaklarımıza kadar geliyordu ama daha fazlasına ulaşamıyorlardı.

"Gelmezsin sanmıştım."

"İçine bu kadar atmazsın sanmıştım" dedim bende karşılık olarak hala dalgaları seyrederken. Kafasını çevirip bana baktığını hissettiğim zaman bile kayalara çarpan dalgaları izlemeye devam ediyordum. Bir an için üzerimde hissettiğim bakışlarından dolayı içim titremişti.

"Kimseye anlatmamak belki de en iyisiydi."

Kırgın bir gülümseme ile ona döndüm. "Senin için kimse olduğumu bilmiyordum."

"Benim için kimse değilsin zaten. Hiçbir zamanda olmadın."

"Neden anlatmıyorsun o zaman?"

Gözlerimin içine öyle bir baktı ki nefes alamadığımı hissettim. Gözlerinde korkmuş bir çocuk vardı. O çocuğu alıp her şeyin düzeleceğine inandırmak istedim ama bana kendini teslim etmediği sürece ne yapabilirdim ki?

"Çünkü anlatırsam bütün bu düzen bozulabilir."

"Ama anlatırsan Ekin ve Alp gibi de olabilir her şey."

İmam üzerine gözleri açıldı. Tahminlerimde emin olmakta haklıydım. "Gerçekten bunun bir oluru olur muydu?"

"Yaşamadan bilemeyiz ki? Görüyorsun ya hayat gerçekten bir pamuk ipliğine bağlı, neyin ne zaman başımıza geleceğini bilmeden yaşıyoruz. Sence de sevdiğimizi söylemek için hayat çok kısa değil mi?"

Hakan gözlerimin içine ışıltıyla bakarken yutkundu.

Gülümsedim.

"Eğer Asya'ya duygularından bahsedersen karşılığını alacağını düşünüyorum."

"Asya mı?"

Arkadaşımın yüzündeki ifade şoka dönerken kaşlarımı çattım.

"Asya olduğunu düşünmüştüm" dedim çekinerek. "Başka biri mi?"

Hakan bir süre cevap veremedi. Yanlış bir karara mı varmıştım? Bakışlarını benim üzerimden çekip denize çevirdiği zaman sessizdi. Bir süre cevap vermesini beklerken yutkundu. Zorlandığı her halinden belli olan bir şekilde konuştu:

"Başka biri değil. Doğru düşünmüşsün ama bu imkansız. Asya'nın beni sevdiğini sanmıyorum."

"İnan bana seviyordur, kadınların sezgileri güçlüdür."

Dönüp alaylı bir bakış attı. "Kesin öyledir."

İkimizde sessizce denizi seyrederken birden sordu:

YEDİ SANİYEWhere stories live. Discover now