Bölüm 12 "İnsanlık Üzerine Tartışmalar"

9.4K 2.2K 70
                                    


BÖLÜM 12 "İnsanlık Üzerine Tartışmalar"

Beni düşmekten son an da kurtaran kişinin Hakan olduğunu görünce sakince bir nefes almaya çalıştım. Kadının arkasından ne kadar süre koştuğumun farkında bile değildim. Nefes nefese kalmıştım resmen.

"Neden nefes nefese kaldın? Sen iyi misin?"

Aldığım nefeslerin düzene girmesini bekledim cevap verebilmek için. Ardından hala yerde olan bakışlarımı Hakan'ın yüzüne çevirdim. Suratında öyle bir ifade vardı ki, ben bile kendim için endişe duymuştum.

"İyiyim" dedim kendimi toparlar toparlamaz.

"Neden nefes nefese kaldın ki? Koştun mu?"

Hakan hala kollarımdan sanki kırılacak bir bibloymuşum gibi tutuyordu. Bu garip hissetmeme neden olmuştu. Evet, Hakan her zaman nazik biri olmuştu. Ama şuan ki tutuşu bir farklıydı. Yaydığı his eskisi gibi değildi.

Hakan'ın bana bakışlarından hala bir cevap vermediğimi hatırladım. Koridorun sonundaki tuvalet amblemi gözüme takıldı. "Tuvalet!"

"Tuvalet?"

"Evet, tuvalet. Telefonumu tuvalette unutmuşum" dedim bir çırpıda.

"Neden bir telefon için koşturdun ki?"

"Olsun, ben bulana kadar rahat etmem."

"O halde gel beraber alalım."

Ani bir tepkiyle çıkıştım. "Hayır! Yani, ne gerek var şimdi senin kızlar tuvaletinde telefonu aramana? Ben bulurum."

Hakan'ın narince tuttuğu elleri arasından kendimi çektim ve koridorun sonundaki tuvalete doğru hızlı adımlarla ilerledim. Son bir kere arkamda bıraktığım Hakan'a baktım. Hala olduğu yerde duruyordu.

Kendimi hızla tuvaletin içine attım. Kapı arkamdan kapanırken kafamı kaldırıp baktım. Kadın cam kenarındaydı. Nasıl yani?

Arkası bana dönük olan kadına doğru bir adım attım. Tuvalet kabinlerinde birilerinin olup olmamasını umursamadan sordum. "Kimsin sen?"

Kadın, bir süre bekledikten sonra yavaşça arkasını döndü. Yüzü normal bir insanın yüzüne benziyordu. Her zaman hayaletler için bahsedilen iskeletler yoktu. Kısa omuzlarında biten saçları, kahverengi badem gözleri ve oval yüzü vardı. Karşımda normal bir insan duruyordu sanki.

Tekrar ettim. "Kimsin sen?"

Cevap vermedi.

Ne bekliyordum ki zaten? Kendi kafamda uydurulmuş birinin cevap vereceğini düşünmek bile saçmalıktı. Burada kendi kendime konuşmaktan başka bir şey yapmıyordum.

Başımı iki yana salladım. "Gerçek değilsin sen."

Arkamı döndüm ve tuvaletten çıktım. Gerçek olmayan, saçma bir hayal ürününün peşinde koşmuştum. Akıl kârı değildi. Hele şuan ki durumumda kesinlikle değildi. Acilen kendime gelmem gerekiyordu. Ve bana şuan neyin iyi geleceğini bildiğim için adımlarımı kafeteryaya çevirdim.

Hala ders saati olmasını fırsat bilerek boş olan kafeteryadan kendime bir kahve alıp cam kenarındaki masalardan birine yerleşmiştim bile. Şu dünya üzerinde beni kendime getiren iki şey vardı: Kahve ve çay. Öncelik sırası yoktu, ikisininde değeri eşitti benim için. Şimdi, bol şekerli sıcak bir kahve gerçekten ihtiyacım olan tek şeydi.

YEDİ SANİYEWhere stories live. Discover now