Bölüm 4 "Savaşı Kazanmak"

12K 2.4K 55
                                    

BÖLÜM 4 "Savaşı Kazanmak"

Ölüm; dört harf, bir kelimeden ibaretti. Ne daha azı, ne daha fazlası. Ölüm, basitti. Gelir, seni alır ve giderdi. Esas karmaşık olan ise ölüme karşı gelmekti, direnmekti. Belki de ona karşı kazanmaktı ki bunun hiç var olduğunu sanmıyorum. Ölümü, elbet bugün yenmiş gibi görünebilirdik fakat bu sadece geçici bir kazanç olurdu çünkü insan bir gün ne olursa olsun ölümün sessizliğine mahkum olmalıydı. Bu benim, bizim, bildiğimiz en inanılası şeydi.

Ve ben gözlerimi bir hastahane odasında, başımda uyuya kalmış en yakın arkadaşımı gözlerimi açar açmaz, gördüğüm zaman anladım ki ölüme karşı geçici bir kazanç sağlamıştım.

Evet, ölmemiştim. Peki ölüme karşı kazanmak bu kadar kolay mıydı ki? Sanırım.

"Aman Allah'ım Melisa!" Ekin'in yüksek çıkan sesi yüzünden yüzümü buruşturdum. "Uyandın!"

Susması için bir şeyler söylemek istesem bile boğazımın kuruluğu buna engel oldu. Ekin çoktan yanıma gelmiş uyandığımdan emin olmak için yüzme dikkatlice bakıyordu. "İyi misin?"

Boğazımın kuruluğundan dolayı bir kere yutkundum ve şuan konuşursam karga gibi çıkacağından emin olduğum için sadece başımla onayladım onu. Benden tepki almak Ekin'i ikna etmiş olacak ki bir kere daha yüksek sesle konuştu. "Aman Allah'ım! Aman Allah'ım! Doktor, doktor!"

Yakın arkadaşım odadan bir hışım dışarı çıkarken yavaşça gözlerimi kırpıştırdım. Zihnim, gerçekten çok bulanıktı. Düşünceler zihnimde cirit atıyor fakat ben birini bile çekip çıkaramıyordum aralarından. Fazlaca halsiz ve hissizdim.

Öylece bakışlarımı bulunduğum odanın tavanında dolandırmaya başladım. Tepemdeki led lambanın saçtığı ışınlara anlamsızca bakarken kapı hışımla açıldı. İçeri bir orta yaşlı kadın bir doktor, yanında genç bir hemşir ile hemen diplerinde en yakın arkadaşım odadan içeri girdi.

"Melisa, uyanmışsın. Bu sefer gerçekten" deyip Ekin'e baktı imalı bir gülümseme ile. Ekin olduğu yerde hafif utanırken gülümsemekle yetindi. "Sorularımdan önce kendimi tanıtmak isterim. Ben doktorun Canan, bütün bu üç aylık dönemde ben yanındaydım. İçin rahat olsun, emin ellerdesin."

İlk birkaç saniye düşünme yetimden emin olamamış olsam bile Doktor Canan'ın cümleleri arasından bir şey ilgimi çekmişti. Otomatikman kaşlarım çatıldı ve zoraki birkaç öksürüğün ardından çatallı sesimle sordum. "Üç ay?"

"Olanları açıklamadan önce sana birkaç soru sormam gerekiyor. Eğer sorularımı güzelce cevaplarsan sana her şeyi anlatacağım."

Doktorun söylediklerini başımı sallayarak onayladım.

"İlk olarak bir ağrın, sızın, şikayetin var mı?"

Yutkunup sesimin daha az çatallı çıkmasını diledim. "Bütün bedenim ağrıyor gibi."

"Bu çok normal, peki tam olarak belirli bir bölge var mı?"

"Hayır, sadece bedenim çok ağır geliyor."

"Anladım" dedi doktor ve yanında ki hemşire dönüp anlayamadığım bir şeyler söyledi. Ardından tekrar bana döndü. "Pekala, şimdi basit bir kontrol yapacağım. Kabul mü?"

Ben daha tam onaylamadan doktor gelip kaleminin ardındaki ışığı gözüme tutup ilk sol, sonra sağ gözüme baktı. Işığı kapatıp işaret parmağını gözlerimin önünde tuttu. "Şimdi parmağımı gözlerinle takip etmeni istiyorum."

Dediği gibi yapıp parmağını gözlerimle takip ederken hafif başıma giren ağrı ile yüzümü buruşturdum. Bunu fark etmiş olacak ki o da elini geri çekti. "Başına ağrı mı girdi?"

Parmakları alnımda ve şakaklarımda dolanırken ağrıyan bölgeyi bulmaya çalışıyordu. "Tam olarak neresi?"

Şakaklarımda dolanan parmaklarından biri gözlerimin yanında bir bölgeye değdi zaman bir kere daha yüzümü buruşturdum. "Burası mı?"

Elini biraz bastırıp şiddetini bu sefer de. Doktor Canan, elini çektiği zaman benden bir cevap bekleyerek baktı. "Çok fazla değil."

Direk bir cevap vermeden sadece mırıldanarak onayladı ve yine yanında ki hemşire birkaç şey söyleyip not almasını bekledi. Ardından bana döndü. "Genel olarak sorularım bu kadardı fakat son bir soru soracağım Melisa. En son hatırladığın şey ne?"

Bakışlarım ilk önce bana endişeyle bakan Ekin'e gitti. Ellerini birbirine kenetlemiş tırnaklarını yiyordu. Hafif yollu titrediğini de rahatlıkla görebiliyordum. Ama neden olduğunu bilmiyordum. Ne hatırlamam gerekiyordu?

Sessizce, bana beklentiyle bakan doktora karşı bir süre bekledim. Belirli bir görüntü ya da herhangi bir şey yoktu aklımda. Sadece bir erkek sesinin kulağımda çınladığına dair bir şeyler vardı. Fakat keskin bir anı yoktu.

Kaşlarım çatıldı.

Ayaklarıma örtülü olan beyaz pikede dolandı bir süre gözlerim. Bakıyordum, ama aklım orada değildi. Sadece düşünüyordum: Eğer buradaysam, bunun bir nedeni olmalıydı. Ve doktorun dediği; üç aylık sürecin bununla bir bağlantısı olduğunu düşünüyordum.

Birden bakışlarım Ekin'in suratına gittiğinde beynimde şimşekler çaktı. Bütün o konuşmalar, arkadaşlarım, araba ve Emre. Aman Allah'ım Emre!

Hızlıca yerimden doğruldum. "Emre! Emre nasıl?"

Hemşir hızlıca omuzlarımdan ittirdiği zaman zaten ağrıyan vücudum sızladı. Karşı koymak istesem bile koyabilecek güce sahip değildim. Dişlerimi sıkıp sinirlice nefes alıp verdim. "Bırak!"

"Emre iyi durumda" dedi doktor hızlıca. Beni sakinleştirmek için mi yoksa gerçekten mi olduğunu anlamak için yüzüne baktım.

"Onu görmek istiyorum."

"Şuan onu görmen mümkün değil çünkü yaklaşık üç aydır yatıyorsun ve vücudun yeteri kadar hareket edebilecek kapasitede değil."

Beni hala yatağa itekleyen hemşire karşı tıslarcasına konuştum. "Onu görmem lazım!"

"Elbette onu göreceksin, o çoktan iyileşti ve seni görebilecek duruma geldi. Fakat aynısı şuan senin için geçerli değil. Daha yeni uyandın, dediğim gibi üç aydır yatıyorsun. Kasların gücünü bir miktar kaybetmiş durumda."

Dediği şeyleri idrak edebildiğim zaman kendimi bıraktım. Hemşir de elini omuzlarımdan çekti. "Bu ne demek oluyor?"

"Bu demek oluyor ki fiziktedavi uygulamamız gerek."

"Şimdi ben yürüyemiyor muyum?"

"Tam olarak öyle değil" dedi doktor ve açıklık getirdi hızlıca. "Sadece kasların normal hayatının aksine üç ay boyunca hareketsiz bir şekilde kalınca gücünü biraz kaybetmiş durumda. Yani olası ayağa kalkarsan en fazla birkaç adımdan sonra yorgunluktan yere düşebilirsin. Bizde bunu engellemek için kısa süreli bir fiziktedavi uygulamak zorundayız. Hepsi seni eski sağlığına kavuşturmak için."

"Peki bu tamamen düzelecek değil mi?"

"Elbette."

Derin bir nefes aldım. "Lütfen bana her şeyi, ama her şeyi an baştan anlatabilir misiniz?"

"Sakinleşmiş olduğuna göre, neden olmasın? Bunun için söz vermiştim zaten" diyerek gülümsedi ilk önce. Gülümsemesinde ki samimiyet bir tık daha rahatlatmıştı içimi. "Buraya ilk geldiğinde ani şoktan dolayı kalbin durmuştu ve kaburgalarında çatlaklar vardı. Ayrıca kafatasında da bir çatlak bulunuyordu. Seni ben ameliyata aldım. Durumun kritikti, fakat bu savaştan başarıyla çıktın. İlk bir buçuk ay kadar çatlaklarından dolayı seni ilaçlarla biz uyuttuk. Kalan bir buçuk ayda ise kendin uyudun. Ve buradasın. Aramıza tekrardan hoş geldin Melisa."

YEDİ SANİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin