Bölüm 29 "Evrenin Hediyesi"

3K 192 68
                                    


UYARI: BU BÖLÜM İTİBARİ İLE HİKAYENİN ALTERNATİF DEVAMI OLUP TANRISAL YAZIM OLARAK DEVAM EDECEKTİR. 


BÖLÜM 29 "Evrenin Hediyesi"


  Genç kız, toprak zeminde adımlarını atarken esen rüzgâr içini titretmişti. Fakat bunu umursamadan mermerlerden oluşan mezarların arasından geçmeye devam etmişti. Yıllardır ona tanıdık gelen bir mezarın ayakucunda durup sonunda kafasını kaldırdığı zaman tekrar ve tekrar aynı yazıları okudu. Tıpkı son altı aydan fazladır yaptığı gibi: 

  Melisa TAŞKIN. 13 Nisan 1999 – 18 Mart 2018. 

  Beyaz mermere siyah boyayla kazınmış yazıları bir kere daha okudu gözleri yaşlarla dolarken. Yaşanılanlara hala inanabiliyor değildi. Aylardan Nisan'dı ve bugün tam iki sene önce kaybettiği yakın arkadaşının doğum günüydü. Onsuz geçen ikinci doğum günüydü. Bunun gerçek olduğuna inanmak istemiyordu ama gerçek tam da buydu. Hatta daha fazlası.

  "Demek yine buradasın." Sessizlikte yankılanan cümle mermerlere çarpıp kulağına dolarken bakışlarını mermerden çekmedi genç kız. Fakat ona seslendiğinin farkındaydı ve yanına gelen bedenin sıcaklığından belliydi. Bu iki yıllık süreç kendisi için ne kadar zorlu geçtiyse aynısı Hakan için de geçerliydi. 

  "Ve sen de buradasın" diye cevapladı Ekin uzun süredir konuşmadığından kaynaklı kısık çıkan sesiyle.

  "Her zaman da olacağım."

  Hakan'ın kararlı olduğu belli olan gür sesi bir kere daha mermerlere çarptı. Ekin, geldiğinden beri bir saniye olsun çekmediği bakışlarını yanında duran arkadaşına çevirdi. Yanakları içeri çökmüş, kemikleri daha belirgin olmuştu ve bu görüntü ne kadar çöktüğünün bir kanıtıydı. Çünkü Hakan'a olanın aynısını, her aynaya baktığında görüyordu. Bu olay en çok gözleri önünde arkadaşını kaybetmiş Ekin ve asla sevgisini tadamamış olan Hakan'ı etkilemişti. 

  Bir süre ikisi de bu gerçeklik karşısında elleri kolları bağlanmış bir şekilde sessizce beklediler. Fakat Ekin'in çalmaya başlayan telefonu ile bu sessizlik bozulmuştu. Genç kız elini cebine atıp kimin aradığına bile bakmadan meşgule atmıştı. Hakan ise arkadaşının hareketlerini gözleriyle takip etmiş, en sonunda konuşma gereği duymuştu. "Önemli olabilir?"

  "Kimin aradığını az çok ikimiz de biliyoruz."

   Hakan, cümleye bir yerden başlaması gerektiğini düşünerek derin bir nefes aldı. "Alp sadece senin için endişeleniyor."

  "Endişeleneceği hiçbir şey yok ortada. Sadece en yakın arkadaşımın yanındayken bana bir şey olmaz."

  "Olmazdı" dedi Hakan kelimenin üzerine bastırırcasına. "O buradayken bize bir şey olmazdı. Çünkü o her zaman bizi kendinden önde tutardı. Her koşulda."

  Ekin gözlerini sımsıkı kapadı ve kollarını kendine biraz daha sardı. Hakan'ın bile diğerleri gibi Melisa'nın geçmişte kaldığını kabullenmesini yediremiyordu. "Lütfen geçmiş eki kullanma."

  "Ama öyle. Ekin her ne kadar senin için en yakın arkadaşsa benim için de öyleydi, hatta o hayatımın aşkıydı. Gözlerime asla benim ona baktığım gibi bakmayacak olan kadındı. Onu bu iki senede unutacak bir erkeği sevmişti fakat görüyorsun ya o toprağın altında. İnanır mısın bilmiyorum, toprağı bile kıskanıyorum. Onu saklayabildiği için. Sarıldığı kumaşı kıskanıyorum, o yumuşacık saçlarına dokunabildiği için ve en çok Emre'yi kıskanıyorum. Çünkü ona âşık bir şekilde öldüğü için, en güzel gülüşlerini ona bıraktığı için, kalbini ona açabildiği için. Bense bütün bunlara sahip olan adamın yerine, son nefesime kadar ona âşık olarak kalacak adamım."

YEDİ SANİYEWhere stories live. Discover now