Bölüm 8 "Siluet Etkisi"

10.4K 2.3K 50
                                    

BÖLÜM 8 "Siluet Etkisi"

"Ben geldim!" Ekin'in sesi odayı doldururken gülümseyip bakışlarımı gözden kaybolmak üzere olan güneşten çektim ve arkadaşıma baktım. Oturduğum, cam kenarındaki, mermere gelip elinde tuttuğu bardaklardan birini uzattı. Çayın eşsiz kokusu odayı sarmıştı bile. Bu kokuyu seviyordum.

"Teşekkür ederim" diyerek bardağı ellerim arasına alıp sardım. Eylül ayının ilk yarısını çoktan arkamızda bırakmıştık ve havalar gün geçtikçe kışa hazırlandığını belli ediyordu. "Günün nasıl geçti?"

"Despot Zülfü'nün dersleri dışında iyi gibiydi. Ama bir kere daha anladım ki sensiz günlerim geçmiyor."

"O yüzden sende dedin ki gelip Melisa ile uğraşayım?"

"Biliyorum, sende çok özledin beni. İşte bu yüzden buradayım ya."

"Sorma(!). Nasıl özledim seni..."

"Peki sen ne yaptın bugün?"

Baş ucumda duran kitap yığınını gösterdim ona. "Getirdiğin diğer kitabı da bitirdim."

"Bu şekilde devam ederse metafizikçi olup çıkarsın sen başıma."

"Bölümümden gayet memnunum. Koltuğumu kimseye vermem!"

"Yemedik bölümünü, merak etme." Ekin elinde ki çaydan büyük bir yudum aldı. "Sınıf arkadaşlarından bazıları seni ziyaret etmek istedi ama onlara yakın zamanda çıkacağını söyledim."

"Keşke bunu kimseye söylemeseydin."

Ekin, sorunumun ne olduğunu anlayabilecek yegane kişi olarak bana baktı. "Melisa, üzgünüm ama bir şekilde zaten öğrenecekti. Belki de karşılaşacaktınız."

"Her neyse" dedim fakat merak etmeden de duramıyordum.

Yutkundum.

"O... Nasıl?"

"Ruhsal mı, bedensel mi?"

"Genel olarak."

"Yaşamaya devam ediyor."

Belirli, belirsiz bir onaylama ile karşılık verip bende elimde ki çaydan yudumladım. Çoktan ılınmış olan çayın eşsiz tadı ile gözlerimi kapattım. Her gözlerimi kapattığım zaman olduğu gibi zihnimde canlanan görüntülere engel olmak istedim. Fakat sanki hala oradaymış gibi saçlarımın arasında hissettiğim öpücük kalbimi tekletmişti.

Bu nasıl bir histi?

Hala nasıl bu kadar canlı kalabilirdi?

Neden bu kadar güçlüydü? Neden tüylerimi diken diken etmek zorundaydı? Ben karşı koyup kafamdan atmak istedikçe gitmiyor, daha çok tutunuyordu bana. Şu son zamanlarda karşı koymaya çalışmak daha bir zorlaşmıştı. Emre'yi görmek istiyordum. Sanki onu görsem her şey geçecek gibiydi, bir yandan ise geçmeyeceğini biliyordum. Karmaşık bir duygusal denklem içerisindeydim.

Kaçış yolum ise duygularımı bastırmaktı. Çünkü üzerine düşünmek hiçbir sonuç getirmiyordu bana, aksine daha çok dibe batıyor gibiydim. Bir çıkış göremiyordum ikimiz için. Beni sarıp sarmalayan suçluluk duygusundan kurtulurum sanmıştım, eğer onu görmezsem. Ama işler benim sandığım gibi gitmedi. Aksine daha beter oldu.

"Yine onu mu düşünüyorsun?"

Düşüncelerimden sıyrılıp kafamı kaldırdım ve Ekin'e baktım. Bir cevap vermeme gerek yoktu, anlamıştı.

"Seni anlamıyorum" dedi başını iki yana sallarken. Aynı zamanda elindeki boş karton bardağı çöpe atıyordu. "Madem onu bu kadar merak ediyor, kafandan atamıyorsun. O zaman neden ona bir şans tanımıyorsun?"

"Bu öyle bir durum değil."

Ekin uzun adımlarla karşıma geçip benim gibi mermere oturdu. "Öyleyse anlat, belki yardım edebilirim."

"Üzgünüm" dedim başımı iki yana sallarken.

"İkimiz arasında sırlar oldu mu hiç?"

"Olmadı."

Ekin elimde duran bardağı çekip aldı, ardından ellerimi küçük elleri ile sardı. "O zaman bunu neden benden saklıyorsun?"

En yakın arkadaşım gözlerimin tam içine bakıp bana baktı. Şuan ki ruh halimde ne cevap verirsem vereyim kırılacağını biliyordum.

"Bunu konuşmak istemiyorum."

"Öyle olsun" dedi Ekin bakışlarını ellerimize indirirken. Kırıldığını anlamamak aptallık olurdu. "Ben bir Canan hoca ile görüşüp geleceğim."

Ben daha cevap bile veremeden, ellerini ellerimden çekti ve gitti. Haksızlık ediyordum. O aylardır her gün yanımdaydı. Yine de ben bu konu hakkında konuşmaya kendimi hazır hissetmiyordum. Eğer ağzımı açacak olursam bütün bastırdığım duygular sanki bir anda patlayıp etrafa saçılacakmış gibi hissediyordum.

Bir iç çekerek bakışlarımı tekrar cama çevirdim. Güneş batmış, ardından yerini mavinin geçişli tonları ile yeni yeni kendini belli eden bir aya bırakmıştı.

Üsküdar'ın ana caddelerinden birine bakan odamdan dışarı izlemeye koyuldum. Burada kaldığım zaman boyunca yapmayı alışkanlık edindiğim şeyler arasına girmişti. Okul zamanı arkadaşlarımla dışarı çıkıp eğlendiğim o zamanları hatırlatıyordu.

Cıvıl cıvıldı.

O zamanları gerçekten özlemiştim. Bütün bir yazı uyuyarak ve uyandıktan sonra geçen bir aydan fazlasını bu hastanede geçirmiştim. Dışarı çıkmak istiyordum.

Dışarı özlemle bakarken camda ki yansıma ile bütün düşünme yetimi kaybetmiştim. Kalp atışlarım öyle hızlanmıştı ki başım dönüyor gibi hissetmeme neden olmuştu. Korku ve adrenalin damarlarımda büyük bir artışla ilerlerken kendimi yutkunmaya zorladım.

Benden birkaç adım uzakta duran siluetin yansımasına bakmaktan kendimi alamıyordum. Kendimi zorlayarak bakışlarımı arkama çevirmek istedim. İlk önce başımı çevirirken omzumun üzerinden siluetin çıplak ayakları görüş hizama girmişti. Biraz daha zorlayarak kafamı çevirdiğim zaman tamamen vücudu görüş alanımdaydı artık.

"Melisa."

Adımın boğuk bir şekilde söylenmesi ile gözlerimi sıkıca kapadım. Bunu tekrar yaşamak istemiyordum. Ellerimi kulaklarıma bastırdım ve başımı iki yana salladım. Her şey bitti, kurtuldum derken bunu tekrar yaşayamazdım.

Hayır!

"Melisa" duyduğum Ekin'in sesi ile ellerimi kulaklarımdan çektim ve kafamı kaldırıp baktım. Siluet yok olmuştu, odanın ışığı açılmıştı ve Ekin kapıda bana merakla bakıyordu.

Nefes nefeseydim.

Farkında olmadan kan, ter içinde kalmıştım.

"İyi misin? Ne oldu sana böyle?"

Ekin koşarak yanıma gelip beni kontrol ederken kendimi tutamadım. Göz yaşları dur duraksız akmaya başlarken Ekin'e sıkıca sarıldım. En yakın arkadaşım olanlara anlam verememiş olmasına rağmen bana sıkıca sarılarak karşılık vermişti.

"Neden ağlıyorsun?"

Ağlamaktan cevap veremedim. Hıçkırıklarım boğazımda tıkandı.

"Benim yüzümden mi?" Ekin'e daha sıkı sarılıp ağlamaya devam ettiğim zaman o da kendini bıraktı. "Senin üzerine gelmemeliydim. Üzgünüm!"

İkimizde o saniyeden sonra konuşmadık. Ekin üzerime geldiğini düşündüğü için ağlarken ben aslında bütün bu zaman boyunca bastırdığım duygularım ve biraz önce yaşadığım korkunun etkisi yüzünden ağlıyordum. Biliyordum ki bu ağlama sadece küçük bir artçıydı, deprem daha büyük gelecekti.

YEDİ SANİYEWhere stories live. Discover now