Bölüm 11 "Peşinden Koşmak"

9.5K 2.2K 67
                                    


BÖLÜM 11 "Peşinden Koşmak"

İniş çıkışlar hayatın sürekliliğini sağlardı. Hayat hep diplerde ya da tepelerde olsaydı değeri bilinmezdi. Belki de hayat olmaktan çıkardı. Her inişin bir çıkışı, her çıkışın bir inişi vardı çoğu zaman. Çok gülmek, çok ağlamayı getirir derler ya: Ağlamak, ağlamayı da çağırabiliyordu yeri geldi mi.

Bazı zamanlar oluyordu ki dibin dibini görüyordu insan. Yani her zaman aynı sırada ilerlemiyordu hayat. Bazen her şey üst üste geliyordu.

Her şeyin üst üste geldiği zamanlarda ise olanlara direnmek çok zor olabiliyordu.

Bense direnmenin daha ilk adımlarını atıyordum. Dipteydim, gerçekten dipteydim. Bununla yüzleşmem gerektiğinin, ayağa kalkmak zorunda olduğumun farkındaydım. Fakat her zaman farkında olmak yetmeyebiliyordu.

Yurt odamın yatağında ellerimi kulaklarıma dayamış, kendime gördüğüm hiçbir şeyin aslında gerçek olmadığını sayamadığım kadar tekrarlarken kapı çalmıştı.

Görmezden geldim. 

"Melisa!"

Ekin'in endişeli sesi kapıdan duyulduğu zaman yine cevap vermedim. Bir yanım umursamamasını diledi, çünkü umursarsa gelip neden ağladığımı soracak ve cevap veremeyecektim. Diğer yanım ise yaslanacak bir omuzda ağlamayı yalnız kalmaya tercih ediyordu. Arafta kalmış gibiydim düşüncelerim içerisinde.

En yakın arkadaşım ise beni şaşırtmamıştı. Kapıyı açmış ve beni görür görmez yanıma koşmuştu.

"Neden ağlıyorsun?"

Kafamı kaldırıp ona baktığım zaman arkasında gördüğüm kadın ile hızla ayağa kalktım ve Ekin'i arkama aldım. Kadına dikkatlice bakarken onun aslında hastanede ilk gördüğüm siluet olduğunu fark ettim.

"Melisa, ne oldu?"

Ekin'in korktuğu her halinden belli olan sesi kulaklarıma dolarken kadın birden yok oldu. Yok oluşu üzerine allak bullak bir ben bırakmıştı. Ekin'in yüzüne bakıp nasıl anlatacaktım, ne diyecektim?

"Allah aşkına Melisa! Ne oluyor söylesene?"

Belki de hayatımda ikinci kez Ekin'e bu boyutta bir yalan söyleyecek olmanın verdiği vicdan azabı ile titredim. "Beni ağlarken görmeni istemedim."

"Ne?"

Ekin olayın şokunu atlatırken kekeledi. "Se-sen ne saçmalıyorsun? Ne ağlamaması, ne görmesi?"

"Biliyorum, saçma ama beni böyle ağlarken görmeni istemedim."

Ekin önüme geçip görüş alanıma girdi. "Ama neden?"

"Çünkü" dedim ve sustum.

Ne diyebilirdim? Siluetleri görüyorum ve bu daha da artmaya başladı. Bunu sana söylersem beni hastaneye geri götüreceksin, bu yüzden söyleyemiyorum mu? Hiç sanmıyorum.

"Çünkü ne?"

"Çünkü... Sanki her şeyi tekrardan yaşamış olduğum bir rüya gördüm. Onun etkisinde kaldım ve sen bu süreçte yanımdaydın. Hala etkisinde kalmama en çok sen üzüleceksin."

Ekin'in bakışlarında ki değişim gözle görülürken beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. "İyi veya kötü, bana anlatmazsan nasıl yanında olabilirim ki? Bana anlatmazsan, nasıl kendime en yakın arkadaşın diyebilirim?"

"Özür dilerim" dedim tıpkı hastanede olduğu gibi. Ve tıpkı Ekin'de hastanede olduğu gibi sıkıca sarmaya devam etti kollarını bana. Ama bu içimde hissettiğim yalnızlık hissi nedendi? Neden aslında hiç onun kolları arasında ve arkadaşlığının samimiyetine ait değilmiş gibi hissediyorum?

YEDİ SANİYEWhere stories live. Discover now