Bölüm 18 "Dokunmaya Kıyamamak"

8.6K 2.2K 51
                                    

BÖLÜM 18 "Dokunmaya Kıyamamak"

Burnumu çekiştirip Emre'nin dalgalı saçlarına doğru uzanan elimi kendime çektim. Kanlarından arındırılmış ve pansuman yapılmış yüzüne bakarken haykıra haykıra ağlamak istiyor ama uyanmaması için içimde tutuyordum hepsini. Dolaylı yoldan, yine ben sebep olmuştum yaralarına. Bela mıknatısı gibiydim resmen onun için.

Kaşı ve dudağının kenarı patlamıştı. Gözünün alt tarafında belirli belirsiz bir morluk kendini göstermeye başlamıştı. Bakmaya bile kıyamadığım yüzünün hali, içimi dağlıyordu.

Zorlukla bir nefes aldım.

Onu kollarım arasına almak, saçlarını okşamak ve yaralarının her birinden öpmek için yanıp tutuşuyordum. Fakat bunun yerine bana yaptığını yaptım anlık bir cesaretle. Nefesim yüzüne çarparken yaklaştım ve buram buram huzur kokan dalgalı saçları arasına bir öpücük kondurdum. Kokusunu ciğerlerime bir daha hiç çekemeyeceğimi bilerek doldurdum.

Titreyen sesimle birlikte fısıldadım. "Lütfen iyi ol."

Acilde ki müdahale odalarından birinde, belkide rahatsız bu yatakta onu bırakıp kendimi dışarı attım. Ciğerlerime zorla havayı çekip sırtımı duvara yasladım. Gözlerime dolan yaşlardan kurtulmak için kafamı yukarı kaldırdım. Ağlayamazdım, şuan ne yeri ne de zamanıydı.

Hakan'ı bulmalı ve bunun nedenini sormalıydım. Olayı tam olarak bile öğrenmeden direk Emre'nin yanına gelmiş ve benimle beraber gelen Ekin'e yalnız kalmak istediğimi söyleyerek uzaklaştırmıştım. Şimdi ise ortalıkta kimse yoktu.

Kendimi duvardan ittirdim ve koridora baktım tanıdık birini bulmak ümidi ile. Kimseyi göremeyince kaldığım odaya doğru ilerledim. Fakat orada da kimse yoktu. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim.

"Biraz önce sevgilini döven çocuğu mu arıyorsun?"

Hemen yanımdan gelen soru ile yerimde sıçradım. Korkudan ritmi bozulan kalbimin üzerine yumruğumu bastırdım. Kimin seslendiğine dönüp baktığım zaman ruhsal alemdeyken kapıdan kafasını uzatan kız olduğunu fark etmem çok uzun sürmedi.

"Evet, onu arıyorum" dedim sonra dediğimin farkında varıp başımı iki yana salladım. "Sevgilim değildi!"

Kız umursamazsa omuzlarını silkip kollarını bağlamış bir şekilde duvara yaslanmaya devam etti. "Eminim değildir."

"Olsaydı neden söylemeyeyim ki?"

"Bilmem, belki ruhlar arasında kanlın falan vardır? Bir ruhun çocuğa dadanmasını istemiyorsundur falan filan."

Ağzım şaşkınlıktan yere çarpmak üzereydi ki kendimi toparladım. "Öyle bir şey yok."

"Olmadığını bende biliyorum" dedi bilmişçe. "Söylesene yeni misin?"

"Nasıl yani?"

"Şu kayıp ruh işinde yeni misin?"

"Çok mu belli ediyorum?"

"Uyduruk bir kapıdan bile geçemiyor oluşundan belli zaten."

Gözlerimi karşımda duran sinir bozucu ruha diktim. "Beni bunun için yargılayamazsın. Hem konumuz bu değildi. Hakan nerede?"

"Sevgilini döven çocuk mu?"

Sinirle soludum. "Sevgilim değil dedim ya!"

"Aman her neyse" dedi elini havada rastgele sallayıp. "Üzgünüm tatlı şey ama o gideli çok oldu."

Yüzünde oluşan sinir bozucu gülümsemeyi dağıtmak istedim fakat o bir ruhtu ve bir ruha yumruk atmak saçmalık olurdu. Bu saçmalık yerine sinirlerimi dizginlemeyi tercih ederek gözlerimi kapadım ve sinirle ciğerlerime havayı çektim.

YEDİ SANİYEWhere stories live. Discover now