Bölüm 5 "Vicdan Azabı"

11.9K 2.4K 84
                                    


BÖLÜM 5 "Vicdan Azabı"


"İyiyim" dedim belki de yüz milyonuncu defa Ekin'in nasılsın, sorusuna. Ama gerçek bu kelimelerin ardında gizliydi. Endişeliydim. Korkuyordum. Dünden bu yana öğrendiklerimin yanında hatırladıklarım beni sarsmıştı. Düşünceler beynimin içinde dönüp dolaşırken uyuşmuş gibi hissediyordum.

Bu uyuşukluktan kurtulmak için uyumak istiyordum. Fakat gözlerimi her kapattığım da kazayı tekrar, tekrar yaşıyormuş gibiydim. Kaza sırasında aldığım darbeyi her bir hücreme kadar hissediyordum sanki. Ve bunu yaşadıkça yerimde sıçramaktan kendimi alamıyordum. Bütün bu hissettiklerimin tam bir tarifi bile yoktu.

Şaka gibiydi. Tam da hayatın bana karşı yapabilecekleri arasından beklenilen bir şaka gibi. Hayata karşı zaten büyük bir yenilgiyle başlamıştım; babasız doğarak. Bütün o kızların ilk aşkları babalarıdır edebiyatına ait olmayan biriydim. Üzerine bir de annemin beni terk edebilecek olma korkusuyla yaşamıştım. Ve hayatın bana tabiri caizse kıçıyla güldüğü anlardan birinde annemi de kaybetmiştim. İşte bu yüzden yaşadığım şaka gibi geliyordu ya.

Fakat bütün yaşadıklarıma rağmen, en kötüsünü yaşadığımı hiçbir zaman düşünmezdim. Hiçbir zaman, durup en dibe battım diye düşünmemiştim. Derin çukurlardan kaçmak için daha küçük şeylerle uğraşmıştım mesela: Aşık olmak gibi. Daha fazla ders çalışmak gibi.

Kaldı ki aşık olmayı bile elime yüzüme bulaştırmıştım. Sevdiğim insanı neredeyse kaybedecektim. Bir kere daha bu acı verici duyguları yaşayacaktım. Eğer değer verdiğim birini, bir kere daha kaybetmiş olsaydım; orada can vermiş olmayı yeğelerdim.

Ekin'in iç çekmesiyle bakışlarımı ona çevirdim. "Ne oldu?"

"Bunu pat diye söylemeli miyim emin değilim" dedi daha çok kendi kendine konuşurcasına. "Ama sanırım söyleyeceğim."

Konuşurken zorlandığım için yutkundum. "Ekin, sorun ne?"

Ekin, iri ela gözlerini gözlerime dikti. Tepkimi ölçüyordu. Ama neden, diye düşünürken canım arkadaşım gerçekten pat diye söyleyiverdi. "Emre seni görmek istiyor."

Kısa bir süre ne dediğini tam olarak algılayamadım. Belki de algılamak istemedim, bu şuan için çokta tartışabileceğim bir konu değildi. Emre, beni görmek istemişti.

Aniden gözümde yara bere içerisinde bir Emre silueti belirince titredim. Yaklaşık üç aydır uyuyordum ve bu süreç içerisinde yaraları iyileşmiş olmalıydı. Ama ya benden daha kötü sakatlanmaları varsa; o zaman ne yapacaktım? Onu bu şekilde görmeye dayanabilecek miydim?

Bizimkilerin yarışlarını her zaman engellemeye çalışan taraf olurken neden o gün engellemek yerine destek vermiştim? Emre eğer, o gün hayır deseydim bu yarışa girmeyecek ve kaza geçirmemiş olacaktı. Hepsi benim aptallığım yüzünden olmuştu. Bunu bile-bile Emre'yi görmeye dayanamazdım.

"Onu" dedim hala uzun zamandır konuşmuyor oluşumdan dolayı tekrardan zorlanarak. "Görmek istemiyorum."

"Ne demek istemiyorum? Hatırlatırım. İlk uyandığı zaman, Emre'yi görmek için ortalığı ayağa kaldıran ben değildim."

"Evet, bendim." Bir acı ile yutkunuş daha. "Ama şuan onu görmek istemiyorum."

"Anlamıyorum" dedi Ekin başını iki yana sallarken. "Neden?"

Ben ağzımı açmış, Ekin'e acıdan patlamak üzere olan boğazıma inat cevap verecekken kapı tıklatıldı. İçeri ilk günkü hemşir ve yanında bir tekerlekli sandalye ile hasta bakıcı girdi.

YEDİ SANİYEUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum