6

2.6K 163 27
                                    

*Medya Enes

/Bars/

Banyoda kaybolan adamın arkasından bakmaktan vazgeçip odaya iki H.K çağırdım. Biri Ayşenur Abla'ydı. Burayı günah yuvası olarak işaretleyip hatim indirerek temizleyecekti ama eskisinden de iyi hale geleceğini biliyordum. Kapıyı çaldıklarında onları içeri aldım ve getirdikleri malzeme arabasından temiz bir havlu çekip banyo kapısında nöbete dikildim.

"Cehenneme odun olacak bunlar, zina yapıyorlar, artıklarını topluyoruz bir de, Allah'ım sen affet.." diye diye ortalığa saçılan ve en küçük harekette tekrar havalanan kaz tüylerini elektrik süpürgesiyle yakalamaya çalışıyordu. Açıkçası eğlenceliydi. Onun yaşlarındaki Fatma'da perdeyi tekrar yerine geçirirken camdaki ten izlerini görmüş, sinir krizi eşiğindeki arkadaşına çaktırmadan camları silmeye koyulmuştu. Onlar odada dönüp dururken aklımda dönense Nalan'ı nasıl işe aldıracağımdı. Kefil olacağıma şimdiden istifa etsem yeriydi. Belki part-time denemesi için konuşabilirdim.

Kadınların işi hala bitmemişti ve dönen kapı kolu birazdan odaya, yaprağı eksik bir Adem'in gireceğini işaret ediyordu. Hala daha alışamadığım teni gözlerime dolarken yavaşça önüne geçtim.

"Arslan," deyip rahatsız olduğumu belli eden bir nefes çekerek gülümsedim, "İçeride temizlik yapılıyor. İzniniz olursa size kıyafet getireyim."

Kapıdan ancak yarım çıkarmasına izin verdiğim bedeniyle beni süzdü. Dudağının kenarı kıvrılırken ne düşündüğünü tahmin bile edemeyerek cevabını bekledim. Nur'un karşımdaki mahçup hali gözümün önünden gitmiyordu ama yaşadığı deneyimin yerini asla dolduramayağını tahmin edebiliyordum. Şu gülüşü gördüğümde kaynamaya başlayan kanım, tenlerimiz değse beni odadan kova kova taşıyacaklarını ima ediyordu. Öyle bir erirdim ki, kemiklerim bile sıvılaşabilirdi. Enes Arslan, bildiğin ateşti. Bir kaç saliselik bakışmamızda aklımdan geçen düşünceleri okuyamadığı için şükretme kısmına geçtim ki bana başıyla onay verip uzattığım havluyu aldım ve çenesiyle dolabı işaret etti. 

Elbiselerini yerleştirirken dikkat ettiğim noktalardan biri de çok az iç çamaşırı olmasıydı. Ben her gün hatta bu yazın sıcağında bazen günde iki kere çamaşır değiştiriyorken bu adam nasıl bu kadar az çamaşırla gezebiliyordu ki? Bulduğum bir baksır, şort ve tshirtle banyo kapısını çaldım. Kapı sonuna kadar açılırken, kapıyı açan kişi uzaklaşarak aynanın önüne geçti. Sakallarını ovuyor ve kontrol ediyordu. Kıyafetleri kuru bir yere bırakıp çıkmak için arkamı döndüm.

"Bars, bana otel berberini çağır."

Adımı o kadar ılımlı bir tonda söylemişti ki. Bir an olduğum yerde durup gözlerimi kapattım ve ardından gelen cümleyi duymamış gibi yapmayı denedim. Ağzından dökülen sadece adımmış gibi duymak istedim. Bugün saliselik gündüz düşleri yaşıyordum ve her seferinde daha da fazla kapıldığımı hissediyor, tedirgin oluyordum.

Banyodan çıkarken tekrar arkama bakmadım ve hiçbir şey söylemeden terminale acil uyarısıyla not düştüm. On beş dakika sonra berber yanında genç çırağıyla içeri girdiğinde, kadınlar son rötuşlarını atıyorlardı. Oraya buraya saklanmış kaz tüyleri için kontrol yaptım. Her şey gayet iyiydi. Ofisteki ergonomik, sırt destekli çalışma sandalyesini getirip salonun geniş bir alanına yerleştirdikten sonra, üzerine yerleşen; getirdiğim tshirtü giymeyerek bana haddimi bildiren adama kesinlikle bakmak istemiyordum.

"Başka bir emriniz yoksa çıkabilir miyim?" dedim. Ona Arslan diye hitap etmemi istiyordu ama yapmak istemiyordum, beni huzursuz ediyordu. 

Öyleyse ben de adını kullanmaktan kaçınırım, olabildiğince hem de.

ASLANWhere stories live. Discover now