8

2.7K 192 43
                                    

*Medya görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok :D

/Bars/

Kartı çıkarmadan önce terminalden orta yaşlarındaki iki H.K çağırdım. Ayşenur Abla izinliydi ve Fatma ise akşam vardiyasındaydı. Odaya girdiğimde karşılaşacağım manzarayı biliyordum artık.

Salona doğru ilerlediğimde açık teras kapısından manzaraya karşı sigara içen Arslan'ın çıplak sırtıyla karşılaştım. Yaralarının üzerinden geçen hafif pembelikler, bir kez daha seks tarzını gözüme sokuyordu.

"Sizin için ne yapabilirim?" dedim yeterince yaklaştıktan sonra, kendimi gülümsemeye zorlasam da ağzının kenarındaki sigarayla bana baktığında vazgeçtim.

"Bugün nasılsın?"

"İyiyim, dün akşam için tekrar özür dilerim ve teşekkür ederim." dedim. Sigarasının külünü diğer elinde taşıdığı tablaya silkti.

"Sami bir günlüğüne şehir dışına çıktı. Bugün bana eşlik et."

Ne önemli değil, ne rica ederim, ne de geçmiş olsun deme zahmetine bile katlanmıyordu. Sigarasından çektiği duman ağzından ve burnundan sızarken, çıplak bedenini bana doğru harekete geçirdi.

"N-Nasıl eşlik edeyim?" nefesim emrime itaatsizlik ederken bana doğru attığı her adımda sallanan, yarı ereksiyon halindeki aletine bakmamaya çalışıyordum. Ama insan gözü, bakmadığı noktadaki hareketi bile seçebiliyordu ne yazık ki.

"Devrim arabasını görmek istiyorum."

"Ah, anladım. Tabi nasıl isterseniz."

Yakınımdan, çok yakınımdan geçip, arkamda kalan banyonun kapısına doğru devam etti. Kapıyı açtığını duyduğum halde, teras manzarasından gözümü çekmiyordum. Değişik bir çekimi vardı, gözeneklerim, aç birer tek hücreli gibi, kokusunda banyo yaparak doymak için çığlık atıyordu.

"Gelip şu suya ilk gün koyduğun esans hangisiyse ondan koysana."

Benim için açık tuttuğu kapıya ilerlerken gözlerimi yere odakladım. Yanından geçerken bakmadım. Dolaba ulaşıp lavanta özünü aldım ve dolmakta olan jakuziye iki damla damlattım. Kapıyı çoktan bırakmıştı, kilit kısmı hafifçe yerine otururken yine arkamdan yayılan sıcaklıkla nefesini ensemde hissettim. Omzumdan tutup beni kendisine doğru çevirdiğinde nereye bakacağımı bilemeden bir süre köprücük kemiklerine baktım ve adem elmasından yukarı çıkarak dudaklarına vardım. Öyle yakındı ve yoğundu ki elimdeki minik şişeyi daha sıkı kavrama gereği duydum. Dudakları kıvrılmaya başladığında gözümü kırpıp bakışımı zorla gözlerine kaydırdım. Nadir vuku bulan bir gök olayının oluşumunu izleme fırsatını kaçırmış kadar üzüldüğüm şey ise, o kıvrılmanın sonuna kadar dudaklarını izleyememekti.

Daha bir kaç dakika önce başka dudakların üstündeydi üstelik.

Omzumdaki eli orada sabit kalırken, diğer elinin baş parmağı dudağımın kenarına kondu. Gözlerim gözlerine sabitlenirken ne yaptığını, neden yaptığını sorgulamamıştım bile. Okşar gibi bir hareketle parmağı dudağımdan ayrılırken tek hissettiğim boşluktu.

"Yemek yedikten sonra elini ağzını yıkamalısın." dedi ve parmağındaki, yumurta olduğunu düşündüğüm, minik beyazımsı bir topağı gösterdi.

"Ben.. Pardon. Teşekkürler.. Özür dilerim."

Parmağındaki kalıntıyı dudaklarına götürürken, omzumdaki elini de çekti ve jakuziye girdi.

Ne yaptı lan o öyle? Sikeyim, sikeyim, sikerim!

Jakuzinin karşı kısmındaki oturma yerine yerleşip kollarını iki yana açarak gevşedi. Ben hala ne oluyor kafasındaydım.

ASLANWhere stories live. Discover now