14

2.5K 149 71
                                    

*Medya Enes

/Bars/

Gözlerimi açmaya çalıştığımda göz kapaklarıma düşen saçlar yüzünden bir an zorlansam da hafifçe kayarak kafamın dibindeki kafadan hafifçe uzaklaştım.. Yüzlerimiz aynı hizadaydı ve saçları yüzümün bir kısmını örtmüştü. Bu ayrıntıyla bile bastıramadığım yanım, mutlu olmuştu işte.

Huzurla uyuyan bir adamla uzaktan yakından alakası yoktu. Kaşları uyurken bile çatık, dişleri ise sıkıca kenetliydi. Kabus görüyor gibi bir hali vardı. Terden hafifçe nemlenen saçlarını alnından geri doğru hafifçe ittirdim. Yan dönerek iyice incelemek istiyordum ama yatağı hareket ettirirsem uyanacağından korktuğum için, boynumun ağrımasına neden olsa da, kapalı göz kapaklarının ardında kıpır kıpır olan gözlerini izliyordum, bakışlarımı çeviremiyordum.

Arslan buraya geldiğinden beri bu böyleydi. Bakışlarımı ondan alamıyordum, gözlerimi üzerinden çekmek için her seferinde çaba sarfetmem gerekmişti. Kaşları daha çok çatılırken içimi endişe kapladı, bu ifadeyi daha fazla görmek istemiyordum. Yatakta kıpırdanıp bedenimi ona doğru çevirdim, hafif bir sallantı oldu ama Arslan sadece dişlerini biraz gevşetip tekrar sıktı. 

Omzunun üzerinden köprücük kemiklerine doğru inen minik koyu renk noktaları seçebiliyordum loş oda ışığı altında, terinin neminden altın gibi parlayan tenini izledim bir süre. Hayatı zaten kabus olan bir adamın, uykusunda bile kabuslarla cebelleştiğini görmek, adlandıramadığım, tanımlayamadığım bir şekilde titrememe sebep oluyordu.

Kaba taslak anlattığı hayatının, daha derin hatta dipsiz bir kuyu olduğunu, bir çok şeyi anlatmadığını ve anlatmaya da zamanı olmayacağını hissediyordum. Birleşmiştik belki, buna birleşmek denirse, bir arada kalıp kalamayacağımız ise meçhuldü. Karanlığa oynuyordum, görmeden koşuyordum. Korkuyor muydum peki? Oldukça.

Eh, Bruce Willis filminde değilsin, katil olduğunu bildiğin ve bunu tereddütsüz söyleyebilen birine aşıksın. Beni dinlememenin sonuçlarına katlan artık, gidiyorum.

İnsan beyninin çalışma şekli, kendini korumaya dair olan teşebbüsleri garipti. Babamdan dayak yerken aç olduğumu, dayak bittikten sonra okuyacağım kitabı ya da sokakta ne oyun oynayacağımı düşünürdüm. Vurma diye yalvardığım zamanlarda bile, tam olarak dayak yediğim o anın içinde olmazdı aklım. Darbeleri bedenim alırken, küçük aklım zihnime duvar örer darbelerin şiddetini azaltmayı denerdi. Şimdi bile içten içe kendimle konuşurken dalgaya vuruyordum belki de. Bu sefer bedenime gelecek darbelerden değil, kalbime ruhuma gelecek darbelerden kaçınmaya çalışıyordum. Gidiyorum dese de içimdeki hürdelinin bir yere gidebilme ihtimali yoktu.

Kaşları hırsla çatılırken, gözlerini iyice sıkarak ardından birden açan Arslan'ın hızla aldığı nefes, ilk saniye tavana atığı boş bakış ve ardından gelen saniye içinde yüzüme bakması. Her sabah böyle mi uyanıyordu acaba?

Yüzündeki sert ifade bozulmaksızın elini enseme atıp beni sertçe kendisine çekti. Dudaklarımızı buluşturduğunda köpek dişlerinin baskısını hissettim. Kurşunlara kafa attığımız gün de öpüşmüştük ama, bu köpek dişlerinin baskısını hissedemeyecek kadar uyuşmuştum sanırım. Bir an sonra öpücüğüne karşılık veriyordum. Kendimi yavaş yavaş üzerine doğru kaydırmaya başlamıştım ama dün geceden zihnime düşen görüntüyle aniden durdum. Dudaklarından ayrıldım ve durmamı beklemediğini görebildiğim ifadesine burukça gülümsedim.

"Karın aşağıda."

Kaşları tekrar çatıldı ve beni kendisine çekip dudaklarımdan, ardından da burnumdan bir öpücük aldı. Tekrar yatağa kayıp ona yer açtığımda yataktan çıktı. Giyinmesini izledim.

ASLANWhere stories live. Discover now