36

931 55 9
                                    

Medya; Enes / Medya; Sub Urban - Cradles

/Enes/

Yan yana yatarken buram buram genzime dolan kokusuyla evvelsi gün yaşadığım stresi yok ederken, gözlerimi uyuyan yüzüne çevirdim. Uyanmak uzun zamandır böylesi güzel hissettirmiyordu. Ölmeyi dilemiş ama bir türlü ölememiş bir adam olarak bu kadar mutluluğu hak edecek ne yaptım diye düşünüyordum. Perdelerin arasından sızan soluk ışık Bars'a değip güçleniyordu sanki. Be çocuk, güzel olmanın bir haddi hududu olmalı dedim içimden. Ama zaten haddini aştığı her anı, gözlerime diktiği gözlerindeki cesaretini ve her seferinde bana karşı gelerek hududu hiçe saydığı kelimelerini sevmedim mi? Bars ne zaman had hudut bildi ki! İyi ki de bilmedi. 

Odanın kapısı açılıp Şilan içeri girerken elindeki küçük tepsiye göz devirdim. Bıkmıştım ulan artık.

"Şilan n'olur git ve önümüzdeki bir kaç yüz yıl görüşmeyelim." dedim.

"Hadi canım hadi." diyerek başımda dikilmesine söverek t-shirtümü çıkardım. Ben yatakta oturur pozisyona gelirken, Bars'ın mırıltısını işiterek gülümsedim. Uyanıyordu gözünü sevdiğim.

"Ani hareket yapma Enes." 

"Tamam tamam bak sen işine." Gözlerimi Bars'tan ayırmadan oturmaya devam ettim. Bir kaç kez yutkunup, bir kaç kez hafifçe ağzını şapırdatarak gözlerini sıkıca yumdu. Gözlerini açmadan gerinmek için kollarını pikenin altından çıkarırken telaşlandım. Canı yanacaktı, tam seslenecektim ama yetişemeden acıyla nefesini çekti.

"Ya ağız tadıyla gerinemiyorum bile. Gerinmenin ne kadar önemli, güzel, huzur verici ve önemli, kesinlikle önemli olduğunu bilin bence." dedi şiş gözlerini aralarken.

"Günaydın." dedim bir yandan gülüyordum, Şilan da kıkırdarken son dokunuşları yaptığını bilerek gevşedim.

"Günaydın canımın içi." dedi, "Yalnız beni ciddiye almıyorsunuz, darılıyorum bak." 

Şilan daha da çok gülerken, "Son serumunu takıcam, ondan sonra da kolunu serbest bırakıcam ama gerinmen için çok beklemen lazım. Ani hareket etmeyeceksin," gözlerini devirip bana imalı imalı bakarken, "ağır kaldırmayacaksın. En az iki ay." Sırıttım.

"Arslan sence ağır kaldırmama izin verir mi?" dedi muzipçe.

"Vermem tabi, verir miyim!"

"Ben bilmem." Serumu değiştirme işlerini yaparken o da gülüyordu, "Benden söylemesi. Eğer iki ay beklemezsen sonra maazallah hiç ağır kaldıramazsın." dedi.

Üçümüz birden gülerken yanıma bıraktığı pansuman tepsisini almak için geri geldi.

"İyi olduğunuz için çok memnunum. Dinlenmenize bakın ben vizitelerimden sonra gelirim yine." diyerek odayı terk etti.

"Arslan."

"Efendim güzelim?"

"Haber var mı?" dedi merakla.

"Bir daha ülke sınırlarından içeri girebileceğini bile sanmıyorum ben o orospunun. Merak etme artık. İyileşmeye bakalım sadece."

Kahvaltı servisi için içeri giren görevliyle beraber Josefina da gelince keyfim iyice yerine geliyordu artık.

"Günaydın çocuklar." 

"Günaydın!"

"Şilan'la konuştum, yarın taburcu olabileceğinizi söyledi." dedi ellerini ovuşturarak. "Ayrıca Sami de iyi, sol gözü açıldı sonunda." Kahvaltı tabldotlarını alıp masaya koydu, ardından da servisçinin ardından kapıyı kapattı.

ASLANOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz